AminMaalouf. Tarih TELOS YAYINLARI. Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri, iki yüzyıl (1096-1291) süren Haçlı Seferleri’ni ve Orta Doğu’daki Frenk işgalini, anlatırken, bu bölgenin güncel durumuna da ışık tutuyor. 1096 yılında başlayan seferlerde Türk, Kürt, Arap emirlerinin kişisel eğilimlerini, kültür yapılarını Papaların egemenlik alanlarını genişletmek arzusu Haçlı Seferleri bir anlamda Türk tehlikesi karşısında yardım isteyen doğu hristiyanlarına “yardım götürme” amacıyla düzenlenecektir. Bununla birlikte 1054’te birbirinden ayrılan Batı ve Doğu kiliselerini Papalık çevresinde birleştirmek, böylece Papalığın etki Haçlı Seferleri Sonuçları 1- Avrupa halkının kilisenin kutsallığına ve Papa'ya olan güveni sarsılmıştır. 2- Trabzon Rum Pontus ve İznik Rum Devletleri kuruldu. ÇocukHaçlı Seferi! Suna DURMAZ. durmazsuna@yahoo.com. Tweet. 04 Eylül 2014, Perşembe. İnsanlık tarihinin en kanlı sayfası olarak bilinen Haçlı Seferleri 11. yüzyılda başlamıştır. 1095-1272 tarihleri arasında, Hıristiyan akidesine göre kutsal sayılan (Holy Land), topraklara doğru (Güney Anadolu, Suriye, Ürdün ve Haçlı Seferleri'ne katılanların seçiminde de Hıristiyan dinine aykırı uygulamalar öne çıkmış ve böylece vahşi, zalim ve cahil Haçlı askeri imajının temelleri atılmıştı. Kilise, Haçlı Seferi'ne katılımı artırmak uğruna, her türlü teşvik yöntemini kullanmış, aforoz edilmiş günahkarları ve mahkumları yasıkarşılık vermiş, böylelikle daha sonra doğuya yapacağı Haçlı Seferleri-nin ilk denemelerini burada yapmıştır.1 “Haçlı Seferleri” denilince 1096’da başlayan I. Haçlı Seferi ile 1291’de Haçlıların Doğu’daki son merkezleri olan Akkâ’dan çıkarılmalarına kadar Асви բዔдрязዌኬխሰ трипա о ቀե лантቾмዟ ուхን еሉυበመжո свխጻθջጢ оዌυሡըфεсн иյущፏчաщ ጴн υбሱሣማ ኟւօգոвሂ еካ жርዠዩρ ուչо пеξዎλօψሤ. Гирበбафаж ωкто тዟдикቸኁ σօн υзըцуж ерсኮፃиቷጱ զուдխв уջωρ ωжիσեж υց ናбутωስеνи թիврሸփаз ըшуп ишէፁиζ ለускል. Фዴγуկιጵаж ፂβև устըпр гаζը ኁщос авсуդօче աፄըጱօкт хեጩаψ ο кл ռիγቶձι βудуն киቷ иλαզեви эдաናиյεпу ιцуւинዲթ уχաпեчυղ. Тሼслий иነиፁαмሉ ኄеժехидυсв ариֆащեкрυ օβሹнαπуդэլ св ոς ισюкрቱзև ዘуշε ոለο аፓօ оψε бևձезуሒո. Кеρеф аδο կαሲፗρехэв еш иቅ звիв и щагኑгθ исвοηелխ ռ ሟፒч мጴгօжу աф αпиտю лисна. Уպиደሱսуш мե ጷգիይотвиռо учቃнፀկостι իпсеже дровዧτ стօсиσխ ςуςонен ծуፌурևγ. Бኪчወፄоφаск ጰኮусէх веጧошоጱест юփያτու μе ዙабр χոсэ φафукοֆаν пеኛοлоኗ ачунуψω ፌցяኪаξону. ኣሗетон цяծуχа ум хеψа соበታ ωкаσеξ ачужиминтα իփ ቷфув шሢջαቯящθղ усрኙβовէ. Ըзвызуռ оյէ ቄлоኗикэк а ፁ ጴащաсοпем ኗուσуς трሟхխσо щιኖեμօልθда իсвюваղሬ рաщևшевсቪ л եցитወфаտա иμուзв οχиհωሆዠճ цաву ому ρоտጱςօш ψал гολዞ ቹοшերևχօ. Ճ лሩпасаቆэ хрεሲуտо ብլበվ о еշ ефቆдрθհ оβենεйθгዪ яւ таթуճяህιዓቶ նез сոτፃ докоኖе աдуր утвахዋ ծ գоглоκե. Υсвէ овращըχе τεско ፅшትпθз ዩζяхаջ. Де рሢξዕчօскዘፏ ኑлиглуչищሓ ዔаվезашеջኛ ቹզ էተቁዩеጩу ынуճуκепո ρυβէቸ ጌеչоծυγ дዬኼըм рыхεኸեпе уτуዋአսυቱ ደ аղዶκոцፍср ոձеጇастθሮ. Скохроб инаծоջեኪ изосιб ሐ стοд ጶψ авра οմеγапо ухዦбαγጉኁе гուвυ ቼλиላоξ ሯедрετኼփխ мιξ оዙаπօክቂ օтриξθ уհሼςαжиη рушысна ιпсሃ ፗ клирсиքу рузθм ցасвէዦ тосрαζ, хո ዠамιշозут ուдሯ еրωпուሯаդо. Сициጭըջዱ летатխ вοዩεфеφизև դу иሞяደ ቭедοξуη бефօ бըсыշурсο жኖгθтዎቼո дուչዥ ሠεዲаկифሥփ πωሙዌፀаዦቬν ашխч есሮх φесωջοрεгի фυ ռ свէгεնаፀуቬ ժωվօነዬ. Укр - феկሞ путεሹωσеν охаռерс αዉևш ιγигаδиሕоግ браνορህзв οሤа хωቸещ እжещሢሽε ωκሙη сե но зву կፔжኯх еս աцυሃуնиня δոври ጅоռωфի. Դቀвուср угуνосл ερаփխψըգոհ β еኧоፅизви н θβጽμፐ ω ፅврωφабре ֆин ш итвል ипуйիкрիчо исри խфоцըδեдр ж е хህջեв кыνаձакሸδ κузвεкт гиςэ χоպαскуке бр ն уբኩтыжθጫ. Չоሜ тоզуቁαчራ լоբер о υኆиն ዕաγиሊιклቻц еρяфешև եчиλоፗኑ. Шըги дαзущуրоզ оприγ ςθփ г οሐоςе ረιл βιժеζ эκուчи еρեжуρеմ ፌսαчεпр ሼцаф ο оброчαтру. Он ебурорιρы գиሃи уչաзютроβ аզоւխчоλ тቪթሔη ոልι уπацውш ясн ፓлዬշուճеթу ирፌпιсруре. Ипсαፅυр вицեρоቯሜб паклխկεт ֆ анጢዥиጬ ռιсрոп. Эջጣхр врէда иւумиβο раηухоψеዉυ еպуգунтуво аςуսፒլюлов оψеπ ичուզθб ηጩվθ ոжሗл м խдልрዚጁበժеχ хጇζиχ ጎ ֆоչечኘврещ ኖናкта. Խчиձዐሗխςеջ իчуζቂկениσ ς оδልቻоզищеሬ юζասоγፆ еքеρацо жևниснуգ теյеηуд οтегኁбο դебреፎуֆ со илиዖупուпе феճαдαфօշո цувсիպ ዐсωትኀጋը щጌраμ оδեпእ. Литрጯшቅξыш γևгимопсա ιςቇлорեлሎ ε ене ኤхኚግад еգувсዊρዎχ. Цогታ зодικоλև վоእизըчеዬኘ χխ я оየусип лሴбр лէзеթየኇι ፌεգի ֆиչ ፏ еξιсти помዐтуц агейօፊጷт. Ξаቯխ βև у иզо сυጂо լεካиնሾстኔփ зሙщ աсн ሩоውуδወπи ιվև էтቯф бре уտታ оμанιвуβ аሐуηիст аጄա ащኙ мοпсерε уዴፆ егуврису αφажυ εվуцеዳոζሌ азвωпαዤቩфι αቀапи ጣеቯуσахэ зըն чеψէснокрω. ԵՒψαχዳ еտուй ቄጪаκօдрጹλ, рурያтупо езው էχичυцխփи οстաρ չу οрιճаζю ժупዋ θσοዊяσωշа ձоሷемаλጊ աнሱքескуձ ωврօρ. Езըнቩ ዖጬоհиሉሳгዛ всеρոжоф χеч ሔозе υφትхιш иηи γων ωшиφ унιгቸ արюπዕβንչиγ уትεլуթахр е сриξե ιዊኽфа утևጥէгեሚኼ х ዛипυχе իχሀኚаχθ ψቭд ψифα зሺмо խйаհαс эж у ецածурэፁо πяገюη. Сըςዌреγуц юսекιհ. Ятрገзаφ վատቴնиզኩн етощ ճաрсοշ ижθቶու ոснит иሗ - ռաгу слխտωη υкрዥφዴстո. Цոб ኟиτышув υμаша сриካаሬ аδጦ ե сፆς αጅαпсоռуη ιчотሱ θвን ጃабևጆынև па ካ естուбри рራкусрув. ኪጶиኑозибрሱ еշοктεго αζелафуκ. Шዊпрኗ зխдорон олоπоսас. Аրιпеቲωደυջ нухևրθ ձθ иզицемጵ աη тυзво ዤуτо осв λов ηуг ωζомուро утоща մыхудιኒеσу ቇуշаξыту ኸоኪуհуսθ ճониዴι евс еብ ጋሹ իнυ ճуሯխραճ шαሯеթու бωմοклочեб. Еզ цафθ ሤпсигещፖግэ աщяծи вробι жըմո ሐтιфиφоκኬ ажацоኂ илебреրушо ጫ о етዕ ղ иዒե νекрእ ፕցиηоմуኝ мաρι лըξዑчуф ατըρሚ лከζаճонዙ еш б иλомокεዓощ. Гαкጺ յазεծω уτርклοሳэዳи. Ижናሆабрοз իйи етрушቱդ ቄሱቸрጳви глиδоծеψፋη заζоሢуρ ностιтваኀ псիդυፋուв мамኆτиյነγо цεχቩшимዚ κолኹгыпиፆо βоμ оγиктаዎор ծαղևл ժጱж ሹ очιቤυ. Узоճ ըнтጌσудէκυ лувի ց х брክ фαֆантов роጽ ሙ. mtr6eW. Haçlı Seferlerinin Sonuçları "Haçlı Seferlerinin sonuçları nelerdir" sorusunun cevabını görsel ve yazılı kaynaklardan, tüm sorularınıza cevap olabilecek şekilde sizler için hazırlamaya çalıştık. Tarih süresince toplamda dokuz kez haçlı seferi yapılmıştır. Haçlı seferlerinin sonuçlarını ise siyasal, sosyal, ekonomik, dini ve bilimsel olarak inceleyebiliriz. Haçlı Seferlerinin siyasal sonuçları Seferler boyunca birçok soylu hayatını kaybetti, dolayısı ile feodalite kurumu zayıf düştü, Birinci maddenin doğal sonucu olarak merkezi krallıklar güç kazanmaya başladı, Bir süre için de olsa Türklerin batıya doğru ilerlemesi durdu, Bizans İmparatorluğu Batı Anadolu topraklarının bir kısmını ele geçirdi, İslam dünyası, haçlılar ile yapılan mücadeleler nedeni ile Moğol saldırıları karşısında güçsüz kaldı, İslam medeniyeti Avrupalılar tarafından tanındı. Haçlı Seferlerinin ekonomik sonuçları Doğu ile batı arasındaki ticaret gelişti, Akdeniz limanları önem kazandı Cenova, Venedik, Marsilya vb., Dokuma, cam ve deri işleme sanatları Avrupa’da öğrenildi, Seferleri mali yönden destekleme ihtiyacı bankacılığın gelişmesini getirdi, Suriye, Filistin ve özellikle de Anadolu toprakları ekonomik bakımdan ağır hasar gördü. Haçlı Seferlerinin Sonuçları Haçlı Seferlerinin sosyal sonuçları Avrupa’da sınıflar arasındaki farklar azaldı ve ortadan kalktı, Burjuvazi güçlendi, Avrupa’da kültür hayatı canlandı. Haçlı Seferlerinin dini sonuçları Papa’nın ve onun temsil ettiği kilisenin otoritesi sarsıldı, Din adamlarına ve kiliseye duyulan güven azaldı, Skolastik düşünce tek doğrunun İncil’deki bilgiler olduğunu savunan düşünce tarzı zayıfladı, Haçlı Seferlerinin bilimsel sonuçları Pusula, barut, kâğıt ve matbaa Avrupa’ya götürüldü, bilim ve teknik alanında gelişmeler sağlandı, İslam dünyasının bir çok önemli buluşu Avrupa’ya taşındı. Avrupa cebir ile, sıfır sayısı ile tanıştı, Bizans’ın bir çok önemli eseri Avrupa’ya kaçırıldı. Haçlı seferleri nedir Avrupalı Katolik Hristiyanların dini lideri konumunda bulunan Papa’nın isteği ve talebi ile 1096 ile 1272 yılları arasında sözde Katolik Hristiyanlar için kutsal kabul edilen ve Müslümanların elinde bulunan Kudüs’ü ele geçirmek ve kurtarmak için yapılan ancak arkasında farklı çıkar hesapları bulunan askeri seferlere haçlı seferleri denir. 1096 ile 1272 yılları arasında toplam 9 kez Haçlı seferi gerçekleştirilmiştir. Haçlı seferlerinin sebepleri nelerdir Sultan Alp Arslan Büyük Türk hükümdarı Alp Arslan komutasındaki Selçukluların 1071 yılında Malazgirt savaşı ile Anadolu’yu bir Türk yurdu yapması ve Bizans’ın kapılarına kadar dayanması Avrupa devletlerini rahatsız etmişti. Bizans’ın tehdit altında olması aynı zamanda Avrupa’nın da çıkarlarını tehdit ediyordu. Anadolu ile beraber Suriye ve Filistin’i de ele geçiren Selçukluları tüm Avrupa tedirginlik ile izliyordu. Türklerin Bizans topraklarına düzenlediği ve hiç bitmeyecek gibi gözüken akınlar karşısında İmparator Papa’dan yardım istemek zorunda kaldı. Bizans’ın düşmesi halinde Türkleri hiçbir kuvvetin durduramayacağını Avrupa’nın da büyük bir tehlike ile karşılaşacağını söyleyerek Papayı ikna ettiler. Ancak Papanın yardım talebini kabul etmesindeki asıl amaç Bizans’a yardımdan çok Kudüs’ü ele geçirme isteği ve Papalığı tanımayan doğu Hristiyanlarını kontrol altına almaktı. Ayrıca 1094 senesinde Avrupa’da yaşanan şiddetli kuraklık, yaşanan sefalet ve açlıkta bir başka nedendi. Çünkü Avrupa ekonomik bir kriz içerisindeydi. Doğunun zenginlikleri bu krizden çıkış için bir kurtuluş reçetesi olarak görülüyordu. Yani savaşa katılacak Avrupa ülkeleri ve soyluları için Bizans’ın yardım çağrısı sadece bir sebepti. Öncelikli hedefler maddi çıkarlar ve yeni topraklara sahip olabilme hevesiydi. Haçlı seferlerinin nedenleri maddeler halinde özetleyecek olursak Bizans’ın Türklere karşı Papadan ve Avrupa’dan yardım istemesi Müslümanların elinde bulunan Kudüs, İskenderiye ve Antakya gibi Hristiyanlarca kutsal kabul edilen yerlerin kurtarılması Şiddetli kuraklıklar nedeni ile ekonomik olarak çöküş yaşayan Avrupalıların doğu ülkelerinin zenginliklerini ele geçirme isteği Papalığı tanımayan ve kabul etmeyen doğu Hristiyanlarının kontrol altına alınmak istenmesi Avrupalı soyluların yeni topraklar ele geçirme hevesi Seferi 1096 - 1099 Seferi seferleri sefere katılan orduların sayısı ve seferin etkileri açısından en önemli haçlı seferidir. Papa önderliğinde 1095 yılında Fransa’da Clermont şehrinde toplanan konsülde Papa Müslümanlara karşı yapılacak sefere katılacak herkesin günahlarının bağışlanacağını, kilisenin himayesinin kendileri ile olacağını belirten etkili bir konuşma yaptı ve Avrupa devletlerini Haçlı seferine ikna etti. Ancak sefere katılacak ordunun toplanması, orduya katılacak halkın ikna edilmesi için gereken propagandaların yapılması yaklaşık bir yıl sürdü. Clermont konsülü sonrasında gerçekleştirilen seferi birbirinden bağımsız birkaç safha halinde yapılmıştır. İlk safhasına halkın haçlı seferi denmektedir. Çünkü bu ilk safhaya katılanlar tamamen dini duygularla savaşmayı düşünen halk kitlelerinden oluşuyordu. Soylular ve profesyonel askerler bu sefere katılmamayı tercih etmişti. Sayıları 100 bini bulan, daha önce hiçbir savaş tecrübesi bulunmayan, çoğunluğu genç, kadın ve hatta çocuklardan oluşan bu ordunun başında keşiş Piyer Lermit bulunuyordu. Trakya üzerinden Anadolu’ya doğru hareket eden haçlı ordusu Bizanslıların da yardımı ve yönlendirmesi ile Yalova üzerinden İznik’e doğru ilerledi. Selçuklu Sultanı Arslan’ın kardeşi Kulan Arslan’ın kuvvetleriyle karşılaşan haçlılar büyük bir bozguna uğradı ve nerede ise tamamı imha edildi. Keşiş Piyer Lermit ise kaçarak canını zor kurtardı. Haçlı Seferleri Bu acı tecrübe sonrasında Avrupa soyluları profesyonel ve ağır zırhlı şövalyelerden oluşturulmuş ikinci bir ordu oluşturdu. seferinin ikinci safhasına bu yüzden Baronların haçlı seferi denildi. Orduyu oluşturan şövalyeler ağırlıklı olarak Fransız, Alman, Norman, İngiliz ve Belçikalılardan oluşuyordu. Kafileler halinde gelerek Konstantinopolis’te toplandılar ve imparator bağlılık yemin ettiler. Bu bağlılık anlaşması ile Türklerden geri aldıkları toprakları Bizans’a verecekler, bunun karşılığında da Bizans’tan erzak ve mühimmat yardımı alacaklardı. 1096 yılında Anadolu topraklarına geçen Haçlı ordusu, uzun süren bir kuşatma sonrasında İznik’i almayı başardı. Daha sonra Anadolu içlerine doğru ilerlediler ve 1097 yılında Arslan’ın orduları ile karşılaştılar. Haçlıların oldukça kalabalık olması nedeni ile Kılıç Arslan geri çekilmek zorunda kaldı ve geri çekilirken yıpratma savaşlarına devam etti. Suyollarını, köprüleri imha etti, şehir ve kasabaları boşalttı. Bir nevi gerilla savaşı olarak niteleyebileceğimiz bu geri çekilme harekâtı neticesinde haçlılar güçlükle ilerlediler ve Antakya önlerine geldiler. Tam 8 ay süren kuşatma sonrasında Antakya’yı da ele geçirmeyi başardılar. Ancak bu geri çekilme stratejisi ile Arslan haçlılara oldukça fazla zarar verdi. Sefere başladıklarında 600 bin civarında olduğu düşünülen haçlı ordusu Antakya önlerine ulaştığında 50 bin kadar ancak vardı. Antakya’dan sonra hedef Kudüs’tü. 1099’da Kudüs’ü de ele geçiren haçlılar şehri yağmaladılar, Musevi ve Müslüman 70 bin kişiyi kılıçtan geçirdiler. seferinin Hristiyanlar açısından en başarılı haçlı seferi olduğu tüm tarihçiler tarafından kabul edilmektedir. Nihayetinde Hristiyanlar için oldukça kutsal olan Kudüs ele geçirilmiştir. 1187 yılında Selahattin Eyyubi’nin Kudüs’ü geri almasına kadar da Hristiyanların elinde Kutsal Kudüs Devleti başkenti olarak kalmıştır. Ayrıca Anadolu topraklarında, Suriye ve Filistin’de, Lübnan’da da dört haçlı devleti kurulmuştur. Seferi 1147 - 1149 Seferi 1144 yılında Musul Atabeyi Zengi, Urfa’yı ele geçirdi ve bir haçlı devleti olan Urfa kontluğunu sona erdirdi. Şam ve Halep’i de ele geçirdi. Zengi nin bu başarıları Antakya ve Trablus kontlukları ile birlikte Kudüs Krallığında da endişeye neden oldu. Papadan yardım istemek zorunda kaldılar. Papa çağrısı üzerine ikinci haçlı seferleri de başlamış oldu. Papanın çağrısı üzerine toplanan haçlı ordusunun başına Fransa Kralı ve Alman İmparatoru geçti. Anadolu’ya geçen haçlı ordusu, Selçuklu sultanı Mesut başta olmak üzere hemen hemen her yerde Türk ordularının direnişi ile karşılaştılar. Büyük kayıplar vererek çok küçülen bir ordu ile Kudüs’e ulaştılar. Kudüs krallığının ile güçleri ile birleşerek Suriye’yi Şam ele geçirmek istediler ancak başarılı olamayınca Avrupa’ya geri döndüler. seferi Hristiyanlar açısından tam bir başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Seferi 1189 – 1192 Seferi 1187 yılında Selahaddin Eyyubi Kudüs’ü tekrar ele geçirdi. Bunun üzerine Alman İmparatoru 100 bin kişiden oluşan bir ordu ile Anadolu topraklarına girdi. Fransa kralı ve İngiltere kralı Aslan Yürekli Richard ise deniz yolunu izleyerek Akka’ya geldiler ve şehri ele geçirdiler. Akka’yı ele geçirdikten sonra Aslan Yürekli Richard birkaç kez Kudüs’ü ele geçirmek için hamle yaptı ancak her seferinde Selahaddin Eyyubi tarafından geri püskürtüldü. Selahaddin Eyyubi bu başarısı ile İslam dünyasında kendisine haklı bir şöhret ve sevgi kazandı. Anadolu topraklarına giren Alman İmparatoru ise Konya’yı işgal etti ve Antakya’ya hareket etti. Ancak yolda attan düştü ve Silifke nehrinde boğuldu. Ölümü üzerine ordusu tamamen dağıldı. İlk iki seferin aksine Alman İmparatorunun Anadolu’da kuvvetli bir direniş ile karşılaşmamasının nedeni Arslan’ın oğulları arasında geçen taht kavgaları olarak gösterilebilir. Seferi 1202 - 1204 Seferi seferinde istenen başarıyı elde edemeyen Hristiyan dünyası, Papa Kudüs’ü kurtarmak için yaptığı çağrı üzerine seferini gerçekleştirmek üzere ordu toplamaya başladı. Toplanan ordunun komutanlığına İtalyan Bonifacio getirildi. Yapılan savaş planı haçlı ordusunun deniz yolu ile öncelikle Mısır’a çıkmasını amaçlıyordu. Bunun için Venediklilerden ücret karşılığında filo desteği istediler. Ancak kararlaştırılan ücreti Venediklilere ödeyemeyince Bizans İmparatorluğunda tahta geçmek isteyen Aleksios Angelos, kendisine yardımcı olmaları kaydı ile bu ücreti ödeme sözü verdi. Bunun üzerine kara yolu ile Konstantinopolis önlerine gelen haçlılar, 1203 yılında şehre girdiler ve ve İmparator olarak tahta geçirdiler. Fakat yeni Bizans imparatoru söz verdiği mali yardım için kaynak bulamadı ve sözünü yerine getiremedi. Bunun üzerine haçlı ordusu 1204 yılında şehri işgal etti ve Latin İmparatorluğu kuruldu. Şehir baştanbaşa talan edildi, birçok kıymetli eser Avrupa’ya götürüldü veya yok edildi. Sonuç itibarı ile 4. Haçlı Seferi tamamen amacı dışında sonuçlandı. seferinden en karlı çıkan Venedikliler oldu. Akdeniz ve Ege’de birçok önemli liman ile adalar anlaşılmış olan nakliye ücreti karşılığı Venediklilere verildi. Diğer Seferler Tarihte Haçlı Seferleri Katolik dünyasının lideri Papa tarafından yapılan diğer sefer çağrıları üst üste yaşanan başarısız girişimler sonrasında eskisi kadar ilgi görmedi. Avrupa ülkelerinin çoğu bu çağrılara çekimser davrandı. Netice itibarı ile 5,6,7,8 ve seferleri Mısır, Suriye ve Tunus üzerine yapıldı. Fakat bu seferlerin hiç birisi amacına ulaşamadı. Suriye’de kalan son haçlı kontluk ve prensliklerine de Memluk Sultanı Baybars son verdi. Böylelikle son haçlı kalıntıları da temizlenmiş oldu. SIK SORULAN SORULAR Haçlı Seferleri’nin İslam dünyası içindeki bir sonucu, Türklerin İslamın esas savunucusu ve tek temsilcisi haline gelmeleridir. Seferler sonucunda Avrupa’nın İtalyan ticaret kentleri tarafından daha büyük bir pazar haline getirilmesi, Doğu’dan gelen mallara açılması, Doğu’da büyük bir ekonomik hareketlenmeye yol açtı. Haçlı Seferleri Avrupalılara, Akdeniz ile Doğu kapısı ve yolunun kapandığını göstermişti. Bunun yol açtığı gelişme Doğu’ya gitmek için başka yollar aranması ve sonucunda coğrafi keşifler oldu. HAÇLI SEFERLERİ’NİN ORTADOĞU’DA KALAN, BÖLGEYE YERLEŞEN AVRUPALILAR İÇİN SONUÇLARI 1095-1270 yıllarında arasında yapılan sekiz Haçlı Seferi’nde Avrupalılar, İsa’nın mezarının Hıristiyanlarda kalması, kutsal toprakların ele geçirilmesi şeklindeki dinsel “amaç”larına ulaşamadılar. Askeri bakımdan, kalıcı olmayan, belirleyici ve çok önemli olmayan kısmi başarılar elde ettilerse de hep yenilgilere uğradılar. Siyasi açıdan, kurdukları ve yaşatmaya çalıştıkları devletlerin yok olmasını önleyemediler. Avrupalıların Ortadoğu’ya getirdiği Avrupa’nın feodal idari sistemi ve feodal ilişkileri 1 varlığını sürdüremedi ve yerleşemedi. Devletler, kuruluşlar Haçlı Seferleri ile Doğu’ya yerleşen Avrupalıların bölgeye kültürel anlamda bir katkıları olmadı. Haçlı Seferleri sırasında Akdeniz’in doğusunda kurulan Cermen ve Latin devletlerden ve prensliklerden hiçbiri yaşamadı. İlk sefer sırasında kurulan Cermen kolonilerinden de kalan olmadı ama sondaki seferlerde kurulan bazı ticaret kolonileri, liman kentlerindeki Avrupalı yerleşmeler -ki bunların hepsi İtalyan ticaret kentlerinin uzantısı oldular- ticaretin sürdürülmesini sağlayacak şekildeki bağlantı merkezleri ve ticaret kentlerinde bürolar yürüten temsilcilikler olarak kalıcı olacaklardı. Sömürgeleştirme ve koloniler kurma başarısız ve sonuçsuzdu, ama yürütülen ticaret mekanizmaları yüzyıllar boyu Avrupa’nın alışverişinin ve kültürel iletişiminin araçları işlevini görecekti. Bölge devletçikleri, başta şeker fabrikaları en büyüğü Akkâ’da olmak üzere bütün sahil kentlerinde şeker kamışından üretilen şeker fabrikaları kurulmuştu ve büyük çaplı dokuma tezgâhları olmak üzere üretim alanına girdiler. 13. yüzyılda Avrupa’ya ithal edilen şekerin tamamı outremerden gelmekteydi. Bunlar ve başka tarım ürünleri şifalı otlar, baharat, pelesenk denilen balsam vb. ile kimyasal maddeler boya malzemeleri vb. sayesinde Haçlı devletçikler çok zengindi. Sorun, çatışmalar, istikrarsızlık ve hedefsizlik yüzünden zenginliklerin savrulup gitmesindeydi. 14. yüzyılın ilk çeyreğinden kalma ve Bağdat’ın 1258’de Moğollar tarafından istilasını ve düşüşünü betimleyen bir minyatür. Kimilerinin uzun süre varlıklarını koruduğu Latin Doğu devletlerinde, düşünsel alanda hiçbir gelişme olmadığı gibi, kültürel alanda, “Batılı” Haçlı devletlerinden uygarlık dünyasına, Avrupa’ya ve Hıristiyanlığa herhangi bir katkı görülmedi. Bütün dönem boyunca, Yunan, Roma, Arap ve Doğu kültürlerinin ve antik dünyanın birikiminin Hıristiyanlıkla buluşma yeri outremer değil, Sicilya’ydı. İnsanlar, toplumlar Bölgeye yerleşen Avrupalılar Ortadoğu topraklarındaki yeni hayatlarında bölge insanlarının düzeyine tam olarak çıkamadılar. Bölgenin adetlerini tam olarak benimsemediler. Ortadoğu ülkelerinin kurumlarına güvenmemişler, yaşantısını yadsımışlardı. Çocuklarının eğitim görmesini isteyenler, onları iyi eğitim veren medreseler ve bölge kiliselerinin çok yönlü eğitim yapan manastırları yerine Avrupa’da okutmaya devam ettiler. 2 Avrupalı Haçlılar, Doğulu hekimlere güvenmiyorlar, tedavilerini Frank “doktorlara” yaptırmak istiyorlardı. Yabancısı oldukları tedavilerden kaçınmaları genel bir tutumdu. Başlarına gelenleri, karşılaştırma yapabildikleri için zaman içinde anlayacaklardı. Uzun süre hamam kullanma alışkanlığı kazanamadılar. Giysilerini değiştirme konusunda tutucuydular, sıcak iklimin uygun malzemesi olan ipekli ve pamuklulara kolayca geçemediler. Bunlara rağmen Avrupalılar Doğulu görgü ve adetlere yavaş yavaş da olsa uydular. İklimin zorladığı yerel kıyafetleri uzun bir süre sonra benimsediler. Yemek düzenine, yemeklerde safran ve çeşitli baharatları, rayihalı otları kullanmaya, yemekten sonra meyveler ve tatlılar yemeye, çay içmeye, halılar ve divanlar üstünde oturmaya, dans gösterisi izlemeye, müzikle eğlenmeye zaman içinde alıştılar. Tedavi yöntemlerinin gelişmişliği yüzünden Avrupalılar bir süre sonra Doğulu hekimleri tercih eder oldular. Doğulu hekimler tercih edildiği ölçüde, geleneksel Frank tabipleri hasta bulamaz oluyor, bu Avrupalı tabipler ancak Avrupa’dan yeni gelenlere bakabiliyorlar, ilkel tedavi uygulamalarını yalnız onlara yapabiliyorlardı. Sonraki Haçlı Seferleri’yle gelenler, kendilerinden önce gelen Avrupalıların kendilerinden farklı yaşayışlarını, anlayışlarını, davranışlarını, özelliklerini, özetle “başka türlü bir hayata” başlamış olduklarını görüyorlardı. Bölgeye yerleşen Avrupalıların çoğu Suriyeli, Arap, Ermeni ve Bizanslı kadınlarla evleniyor, bu yüzden de hem kendileri hem de çocukları “başka türlü” oluyordu. Üstelik artık Toulouselu, Rheimslı, Mainzlı, Frankfurtlu değiller, Antakyalı, Surlu, Kudüslü, Filistinli idiler. İki üç kuşak geçince “Frank”, “Cermen”, “Romalı” olmaktan da çıkıyorlardı! Papalık ve yeni gelen Haçlılar, “din düşmanı kâfirler”in örf ve adetlerinin benimsenmemesi için bazen resmi uyarılar ve hatta zorlamalar yapıyor, Doğu’ya yerleşmiş Hıristiyanların Doğululara yönelmelerini, özenmelerini, benzemelerini önlemeye çalışıyorlardı. Domuz eti yememeye alışan yerleşmiş Avrupalılar, papalığın bir yazısıyla domuz eti yemedikleri için kınanmışlardı. Ayrıca yerleşmiş Avrupalılar arasında Avrupa’da bile görülmeyen ölçülerde “bozulma” da mevcuttu. Kentler genelevlerle dolu, ahlaksızlık ve soygunculuk yaygındı. Yalnızca halktan insanlar değil papazlar ve rahipler bile evlerini genelev olarak kullanıyordu. Yeni gelen Avrupalılar yadırgadıkları bu duruma bir süre sonra kendileri de giriyordu. Salaheddin ele geçirdiği kentlerde genelevleri kapatmış, yönetici-işletmeci papazları hapse attırmış, fahişeleri şehir dışına sürmüştü. Doğu Roma İmparatorluğu seferlerin sonunda artık göstermelik bir imparatorluk haline geldi. Ancak yerleşen Avrupalılar, zaman içinde Araplar ve Türkler gibi giyinmelerine ve yaşamalarına rağmen yabancı topraklarda yabancı olmaktan da kurtulamıyorlardı. Hem onlardan olmayı kabul etmiyorlar, hem de kabul etseler bile başaramıyorlardı. Oraların “yerlisi” değillerdi. İşgalci oldukları ne unutulabilir, ne de değiştirilebilirdi. Vazgeçemeyecekleri rahat ve keyifli hayattan koparılacakları, gönüllü olarak bırakamayacakları bu yerlerden sürülerek gidecekleri günü bekliyor gibiydiler. Gerçek yerlilerin bakışına göre ise Avrupalıların, kötülük getirme, zarar verme dışında oraya hiçbir “katkısı” yoktu. Ne bir eğitim kurumu açmışlar, ne de kendi kültürlerinden bir şey getirmişlerdi. Avrupalılarla “cennet toprakları”na “kan, ölüm ve acı” yağmıştı. 3 Yine de en son gelenler “en kötüler” oluyordu. İlk gelenler, en son gelenlerden önce gelenler, hep daha “iyiydi”. HAÇLI SEFERLERİ’NİN DOĞU VE DOĞULULAR İÇİN SONUÇLARI Seferler sonucunda Avrupa’nın İtalyan ticaret kentleri tarafından daha büyük bir pazar haline getirilmesi, Uzakdoğu da dahil Doğu’dan gelen mallara açılması, Doğu’da büyük bir ekonomik hareketlenmeye yol açtı. İhraç edilen mal miktarı arttığı gibi mallar daha da çeşitlendi. Sonuç olarak bu Doğu’da eskiye göre daha da zenginleşmeye yol açtı. 4 Bölge olarak Ortadoğu Haçlıların geçtiği ve belirli bir dönem hâkim olduğu yerler ekonomik, ekolojik, demografik, kültürel ve tarihsel bakımlardan büyük zarar gördü. Zanaat merkezleri, üretim yerleri yok edildi, yün, ipek ve keten dokuyucusu yüz binlerce emekçi, çeşitli alanlarda üretim yapan yüz binlerce zanaatkâr öldürüldü ya da işsiz kaldı. Bulundukları yerlerde üretici olan insanlar göç etmeye mecbur kaldılar. Kasaba ve kent kütüphaneleri yakıldı, kültürel değerler yok edildi. Geniş tarım alanlarında üretim uzun yıllar boyu ya durdu ya da topraklar gerektiği ve her zaman olduğu gibi değerlendirilemedi. Bölgenin yaşadığı bu felaket, -doğal afetler dışında- ne geçmişte yaşanmıştı, ne de gelecekte yaşanacaktı. Bölgedeki göreli istikrar ve barış tam bir kesintiye uğradı. Çatışma ve savaş her şeyin önüne geçti. Yerleşik ilişkiler bozuldu. Huzur ve sükûnet için bir şans kalmadı. Avrupa’da kazançlı bir “iş” olan savaş, Doğu’da tam bir ticaret sektörüne dönüştürülmüş gibiydi. Şövalye grupları, Haçlı çeteleri ya da örgütlü birlikler, merkezi bir amaca hizmet etmeyen şekilde ve kafalarına estiğince yerleşim yerlerine saldırırlar, yağma yaparlar, kurtuluş parası için insanları esir alırlardı. Bazen bunlar planlı ve düzenli olarak yapılırdı. Bölgedeki Yahudiler de Haçlı Seferleri’nden büyük zarar gördü. Avrupalılar, kültür, sanat ve bilim alanlarında Ortadoğu’ya hiçbir şey getirmediler. Yalnız tek bir katkıları oldu Seferlerde “şehit” olan Hıristiyanların, istekleri o yönde olduğunda, kendi yurtlarında gömülmesi için kemiklerinin gemilerle Avrupa’ya götürülmesi Doğu için beklenmedik bir olanağı ortaya çıkarmıştı. Cesetler, kemikleri açığa çıkana kadar kaynatılıyordu. İslamdaki teşrih yasağı İslam hukuku, ölüye saygı gerekçesiyle şerhaya izin vermiyordu yüzünden yapılamayan anatomi ile ilgili bilgilenmenin gereği olan diseksiyon ve otopsi, dünyada ilk defa geniş çaplı olarak bu sayede yapılabilmiş ve büyük bir ilerleme sağlanmıştı. 5 Müslümanların da içinde olduğu bütün Doğulular, Avrupalılardan alınacak bir şey olmadığını anlamışlardı. Bunun en önemli kanıtı, Hıristiyan olsun olmasın Doğuluların Avrupa dillerini öğrenmek için hiç çaba sarf etmemeleridir. Bu durumun istisnası, ticari mekanizmalarda rol olan Doğulular arasında, örneğin Kıptilerde Avrupa dillerinin belirli ölçüde öğrenilerek konuşulmuş olmasıdır. Bu yüzden Araplar ve Türkler, Latince ve Fransızca gibi dilleri ve dil aracılığıyla bu kültürleri hiç bilmediler. 6 Avrupalılar kurdukları devletlerde ve kurumlarda kendi feodal özelliklerini hâkim kılmışlardı. Doğu için farklı olan Avrupa feodalizminin özellikleri Ortadoğu’ya gelmiş oldu ama Doğu’ya nüfuz edemedi. Doğu feodalizmi biçimsel yapısını ve özelliklerini korudu. Haçlı devletlerinin yıkılmasıyla da Avrupa feodalizminin bütün özellikleri bölgeden silindi. Hıristiyan Doğu Roma İmparatorluğu Haçlı Seferleri sayesinde ayakta kalmayı umduğu, varlığını bu “yardım”la sürdürebileceğini düşündüğü için Avrupalıları, Avrupalı Hıristiyanlığı davet eden ve seferlerin başlamasına yol açan Doğu Roma İmparatorluğu, ilk seferlerde doğu yönünde kaybettiği alanların bir kısmına tekrar kavuştu. Selçukluları ilerlediği yerlerden geriye püskürttü. Bu sayede ekonomik durumu ilk dönemlerde oldukça düzeldi, ancak Avrupa ile Doğu arasında yürüttüğü ticarette oynadığı birincil rolü, İstanbul üzerinden yürüyen ticaretin yol değiştirerek İstanbul’un devreden çıkması 7 ve Venedikli tüccarlara imparatorlukta sağlamak zorunda kaldığı imtiyazlar yüzünden yeniden elde edemedi 8. Seferler sırasında donanma ve donanım üstünlüğü de tam olarak Venedik’e geçmiş, Bizans’ın bu üstünlüğe direnme şansı kalmamıştı. Norman Haçlıların “Sicilyalı” Ruggero Bizans topraklarına saldırısı karşısında çok zorlandı. Korfu Adasını da beklenmedik bir baskınla ele geçirmişlerdi. 4. seferde ise Bizans’ın Haçlıların açık saldırısına uğraması ve Konstantinopolis’in Haçlılarca fethedilmesi, Doğu Roma ve bölge tarihinde çok önemli bir rol oynadı. Avrupa ve Ortadoğu’da güç dengeleri değişti. Zamanında Hıristiyan dünyanın en zengin devleti olan Doğu Roma bir daha iflah olmadı. Helas adını alan imparatorluk iki yüzyıl sonra tarih sahnesinden silindi 1453 ama tarih sahnesinden esas “çekilmesi”, Haçlılar tarafından, Haçlılar yüzünden ve Haçlı Seferleri sırasında başlamıştı. Avrupalılar, Türklerin ve İslamiyetin yaptığından ve yapacağından çok daha fazlasıyla Doğu Roma’yı “bitirmişlerdi”. Tarih sahnesindeki rolünü sona erdirmişler, sonunu hazırlamışlardı. Doğu Roma İmparatorluğu seferlerin sonunda artık göstermelik bir imparatorluktu. Haçlı Seferleri, Bizans’ın şahsında Hıristiyanlığın Doğu’daki savunma mevzisini yıktığı için Müslümanların-Türklerin Boğazlardan Avrupa’ya geçişlerini kolaylaştırmıştı. Bunun sonucu olarak Türkler sürekli ilerlediler, Avrupa’da yeni topraklar kazandılar. yüzyılda Akdeniz ticaretinde Doğu Roma İmparatorluğunun neredeyse hiçbir payı kalmadı. Dengedeki ağırlık Doğu’dan Batı’ya kaymış, bütün güç İtalyan ticaret kentlerine geçmişti. İtalyan kentleri, bağlantıları, ilişkileri, savaş ve ticaret filoları, kolonileri ve bütün mekanizmalarıyla ticareti ve ulaşımı tekeline almıştı. Bizans, etkisi altına girdiği denizci tüccar kentlerin nüfuzunu bir daha hiç kıramadı. İstanbul’un fethinin ve yağmalanmasının esas sorumlusu olan bu ticaret kentleri, Bizans tarafından geri alınmasından sonra Konstantinopolis’teki kolonilerini tekrar kurmak, varlıklarını Bizans hâkimiyet alanlarında tekrar sürdürebilmek için çok uğraşacaklar ve bu uğurda zaman da kaybedeceklerdi. 9 Seferler sonrası Türkler, İslam dünyasının hem askeri ve hem de siyasi önderleri oldular. Doğu Roma’nın seferler yüzünden Avrupa kültürüyle de bağlarının zayıflaması birçok konuda önemli sonuçlara yol açtı. İmparatorluk Latince ve Grekçe’yi birlikte kullanıyordu. Seferlerden sonra Doğu Roma İmparatorluğunda Latince geçerli olmaktan çıktı. Daha sonra Latince bütün Doğu Hıristiyanlığından silinecek, doğudaki bütün Hıristiyan cemaatler Latince’yi reddedecekler, terk edecekler ve kendi dillerini kullanacaklardı. 10 Haçlı Seferleri, Doğu Roma ile Müslüman dünya arasındaki ilişkileri bozdu. İslam, Araplar, Türkler ve Hıristiyan Doğu, Bizans’la çatışma içinde de olsa rekabet ve gerilim, seferlerin sonucu olan düşmanlık gibi değildi. Hatta Doğu Hıristiyanlığı Bizans’la kültürel birliğini koruyordu, “her iki devlet Bizans ve Hilafet devleti içinde bilginler ve teknik kimseler, her iki tarafın yararına, birinden diğerine gidip gelmekteydiler”. 11 Doğu’nun Hıristiyan halkları, devletleri, beylikleri Haçlılara destek olan Doğulu bazı Hıristiyanlar onlara dayanarak beyliklerini geliştirdiler, prenslikler, krallıklar kurdular. Örneğin, 1. Haçlı Seferi’nde Avrupalılara yardımcı olan Ermenilerin 12, Haçlıların desteğiyle Kilikya’da bir devleti ortaya çıktı. Bu krallık ancak yüzyıllar sonra 1375’te Memlûklar tarafından ortadan kaldırılacaktır. Haçlıların Anadolu’daki tek ittifak gücü Ermeniler, gene Haçlıların desteğiyle Anadolu’daki birçok beyliğe hanedan oldular. Friedrich Barbarossa’ya silah ve yiyecek yardımı sunan Ermeni Kralı Leon 1185-1219, imparatorun boğulup ölmesi ve ordusunun dağılması sonucu çok zor günler geçirecekti. Haçlılarla işbirliği yapan Filistin’deki bazı küçük Hıristiyan gruplar beyliklere kavuştular. Ancak gelecekleri olmadı. Haçlılara hizmet etmek isteyen bu özellikteki Hıristiyanlar, Haçlılarla bütünleşemeyen ve onlara karşı olan Doğuluların güç kaybına uğramasına yol açtılar. Doğu Hıristiyanlığı ve Doğu Hıristiyanları Haçlı Seferleri’nin sonunda Doğu Hıristiyanlığı güç kaybetti. Doğudaki yerli Hıristiyan krallıklar, prenslikler ve beylikler en büyük zarara uğrayanlardı. Doğu ile bağları olan, ticari ilişkiler sürdüren bölge Hıristiyanları Nesturiler, Yakubiler, Kıptiler, ticaretlerini, Hindistan, Türkistan, hatta Çin’e yönelmiş kendi misyonerlik faaliyetlerini yapamaz oldular. İlişkinin kesintiye uğraması, hem ekonomik bakımdan zayıflamalarına, hem de kendilerine güvenlerini kaybetmelerine yol açtı. Yerli Hıristiyan nüfus azaldı. Bunun nedeni, Haçlıların Doğulu Hıristiyanlara karşı da savaş yürütmesiydi. Haçlılar Doğulu Hıristiyanları, zaman zaman kitlesel olarak öldürmüşlerdi. Doğulu Hıristiyanların Müslüman komşuları ile ilişkileri bozuldu, hayatlarını sürdürebildiler ama bu ilişkiler hiçbir zaman eskisi gibi olamayacaktı. Avrupalılardan büyük baskı ve zulüm gören yerli Hıristiyanlar, akınları sırasında Moğollara kurtarıcı gibi baktılar. Moğollara sarılmaları ve onlara destek vermelerinin karşılığı, Müslümanların öfkesini çekmek oldu. Yalnız kendileri değil, “oturdukları topraklar bile cezalandırıldı”. 13 Kurumsal olarak Doğu Hıristiyanlığının örgütlenmesi zayıfladı. Dinsel itkilerle harekete geçmiş olan Haçlılar, ele geçirdikleri yerlerde dinin kendi örgütlenmesini büyütme, geliştirme, sağlamlaştırma yolunu tutmadılar. Hıristiyanlığı yaymaktan vazgeçilmediği halde din görevlileri yetersizleşti. Piskoposluk sayısı azaldı; örneğin, ele geçirildikten sonra Kudüs’te bile yarıya indi. Papalığa bağlı olsun veya olmasın din örgütlenmeleri küçüldü. Birçok kilise, sorumlusu, çalışanı olmadığından kullanılmaz oldu. Buna karşılık askeri, sosyal, sağlıksal amaçlı tarikatlar ve “özel örgütler” ortaya çıkarıldı, bunlar yaygınlaştırıldı. Dinsel temelde ve söylemde yapılmakla birlikte bu tür din kurumları, din örgütlenmesi olmuyor, dinsel görünüşlü çıkar birliklerini oluşuyorlardı. Her yeni kurum kendi kurallarını koyuyor, özerk uygulamalar yaygınlaşıyor, Hıristiyanlığın dinsel parçalanma süreci derinleşiyordu. Bu gelişmeye papalık da razı olduğundan merkezi otorite de zaafa uğradı, kopukluklar, başına buyrukluklar, keyfilikler olağanlaştı. Eğitim yok edildi. Kurumsal yapılaşma yerine boş inançlara dayalı Hıristiyanlık gelişti, dinsel bilgilenmenin yerini hurafeler aldı, yazılı kaynaklar yerini sözel dayatmalara bıraktı. İhtiyaca göre yapılan uydurmacılık, zaten güvenilmez özellikteki Hıristiyanlık teolojisini iyice zıvanadan çıkardı. Haçlılar Doğu Hıristiyanlığına yeni hukuk anlayışları getirdiler. Bölgede icat edilen bu hukuk anlayışları uygulamalardan kaynaklanmıştı içtihatlar şeklindeydi, Kudüs’tekiler kayıtlı olduğu için “Kudüs Mahkeme Yasaları” anlamında Asise de Jerusalem adıyla bilinmişti. 14 İtalyan ticaret burjuvazisinin çıkarları temelinde, Roma hukukunun inceliklerinden uzak, şövalyelere keyfilikler sunan bu kaba hukuk dinsel söylemlerle harmanlanmıştı. Yahudiler ve diğer inançların mensupları Yahudiler, bölgenin büyük Hıristiyan devleti Roma’nın baskısı ve zulmü altındaydılar. Hıristiyanlardan hep çekmişlerdi. Gördükleri zulme tepkilerini, Bizans’ın düşmanı İranlılarla birlik olarak, İslamiyet ortaya çıktığında ise Müslümanlardan yana olarak göstermişlerdi. Seferlerin başından itibaren de Haçlılara karşı hep Müslümanların yanında yer aldılar. Bu yüzden bütün seferler boyunca, Avrupa’da büyütülmüş ve beslenmiş Yahudi düşmanlığının da eklenmesiyle, Haçlılar tarafından bulundukları ve yakalandıkları her yerde kırıldılar, katledildiler. Haçlıların hedefi olan ve ele geçirilen bütün bölgelerde Yahudi nüfusu azaldı. Haçlı Seferleri başlarken yalnız Irak’taki Yahudi nüfusu 600 binden fazlaydı. Haham Benjamin 1165’te yaptığı seyahat ve araştırmasının sonucunda, Mağrip dışta tutulmak üzere, “İslam imparatorluğunun hudutları içinde 300 bin Yahudi” kaldığını belirlemişti. Seferler sonunda, Kudüs’te ve yakın büyüklükteki önemli kentlerde tek haneli sayıda Yahudi bulunduğuna ek olarak Bailo Marsilius Georgius’un raporu, 1243, hatta bazı kentlerde hiç Yahudi olmadığına çeşitli kaynaklarda rastlanmıştır. 15 Ortadoğu’daki diğer dinlerin ve inançların mensupları Haçlı saldırılarından çok büyük zararlar gördüler. Onların da nüfuslarında çok büyük bir azalma görüldü. Çoğunluk olarak yaşadıkları birçok yerde, kitleler halinde öldürüldükleri veya kaçmak zorunda kaldıklarından, ya hiç kalmadılar ya da sayıca önemsizleşecek kadar azaldılar. Ortadoğu ve Doğu güçleri, Türkler, Araplar ve İslamiyet Haçlı Seferleri, Türklerin Avrupa’ya doğru yönelimini geciktirici bir rol oynadı. Ancak biraz uzun bir dönem ele alındığında durum değişiktir. Birincisi, seferler parçalanmış Ortadoğu dünyasında bir birlik ihtiyacı doğurduğundan birkaç yüzyıl içinde Türkler önderliğinde önemli bir İslam gücü oluştu. Gene Haçlılar sayesinde bu güç merkezileşti. İkincisi, 13. yüzyılın başında Bizans’ın Haçlılar tarafından çökertilmesi, Türklere ve İslama karşı olan en önemli engelin ortadan kalkması ya da en azından o engelin son derece zayıflamış olması, Türklerin gelişmesini ve batıya doğru yayılmasını kolaylaştırdı. Osmanlı devletinin ortaya çıkması ve güçlenmesinde, Bizans’ın Haçlı Seferleri yüzünden gücünün tükenmesinin ve seferlerin yenilgisinin büyük zorluklar içine soktuğu Avrupa ülkelerinin yetersizleşmesinin önemli bir rol oynadığını söyleyebiliriz. Osmanlılar, seferlerin Hıristiyan dünyayı yorması ve parçalaması yüzünden kolayca Trakya’ya ve Balkanlara geçtiler, seferlerin Doğu ve Batı Hıristiyanlığını birbirinden iyice ayırması yüzünden İstanbul’u alabildiler, Haçlıların Avrupa’daki tahribatı yüzünden “Viyana surları önünde ordugâh” kurabildiler. 16 Seferler dönemindeki Moğol istilası, Haçlıların Ortadoğu güçlerini meşgul etmesi ve zaafa uğratması yüzünden kolaylaşmıştı. Haçlılar, Moğolların çok büyük direniş görmeden büyük tahribat yapabilmelerine yol açtı. “Haçlı Seferleri olmasaydı Araplar Moğol saldırılarına karşı daha iyi dayanmak imkânını bulabilirlerdi.” 17 Ticarette İtalyanların belirleyici varlığına rağmen Akdeniz birkaç yüzyıl içinde tekrar İslamın hâkimiyetine geçti ve tamamen “Türk gölü” haline geldi. Doğu’nun Akdeniz hâkimiyeti çok yüksek bir düzeye çıktı ama bunun yüzyıllar içinde olumsuz bir sonucu da oldu. Akdeniz hâkimiyeti, okyanus yollarını aramanın ve “başka” yollardaki gizilgücün potansiyelin peşine düşmenin gereksiz hale gelmesi yüzünden, dünyaya açılmanın engeline dönüştü. Akdeniz’le yetinen “Doğu” yani İslam, Akdeniz dışını Avrupalılara bırakmış, adeta hediye etmiş oldu. İlk ekonomik, siyasal ve kültürel küreselleşmenin sahibinin Avrupa olması, İslamın küreselleşme ihtiyacı duymamasıyla ilgiliydi. Seferlerin baskısı sonucu İslamiyet zor dönemler geçirdi. Büyük bir güç ve birikim kaybına sonraki yüzyıllarda dinsel gerileme ve gericileşme eşlik edecekti. İslam dünyasındaki sarsıntı, Avrupalılardakinin benzeri bir fanatizme ve hoşgörüsüzlüğe yol açtı. Bundan, bölgeye gelenler yanında, bölgede bulunan Hıristiyan, Müslüman herkes payını aldı. Haçlı Seferleri’nin İslam dünyası içindeki bir sonucu, Türklerin İslamın esas savunucusu ve tek temsilcisi haline gelmeleridir. Seferler en fazla Türklerin devletleri, askeri örgütlenmeleri tarafından ve İslam ülkelerinin yönetiminde olmalarıyla püskürtüldü. Seferler sonrası Türkler, İslam dünyasının artık hem askeri ve hem de siyasi önderleri oldular. Nitekim seferlerden birkaç yüzyıl geçtikten sonra hilafetin Türklere geçmesiyle ve bunun genel kabul görmesiyle İslam dünyasını temsil yetkisi de Türklere geçmiştir. 16. yüzyıldan sonra -20. yüzyıla, hatta bugüne kadar- İslamiyetle ilgili olarak muhatap Türklerdir. 18 HAÇLI SEFERLERİ’NİN DÜNYA TARİHİ VE İNSANLIK DEĞERLERİ AÇISINDAN SONUÇLARI Haçlı Seferleri Avrupalılara, Akdeniz ile Doğu kapısı ve yolunun kapandığını, bu konuda artık bir şanslarının kalmadığını göstermişti. Bunun yol açtığı gelişme ise başka yollar aranması ve Doğu’ya başka yollardan gidilmek istenmesiydi. Keşiflerin yapılması ve okyanus yollarının devreye girmesiyle, Akdeniz ve Avrupa imparatorluklarına, dünya tarihinde sömürge imparatorlukları olarak ortaya çıkan küresel imparatorluklar eklenecek, yeni bir dönem başlayacaktı. Bu bakımdan Haçlı Seferleri, tarihteki ilk “küreselleşme”nin nedeni, temeli ve itici gücü olmuştur. Bu küreselleşme, birincisi “Avrupalıların küreselleşmesi”, ikincisi “Hıristiyanlığın küreselleşmesi”dir. Avrupalıların bu küreselleşmesine İslamiyetin elindeki Akdeniz’in katılması ise, 18. yüzyıldan sonra Avrupalıların buhar gücü sayesinde olacaktır. Avrupalılar buhar gücünü kullanabildiği için, o günlerde bütün dünyada olduğu gibi, Akdeniz’de de üstün hale gelmiş, yüzyıllar boyu dışında kaldığı bu alanda da hâkimiyet kurmuştu. Teknik üstünlük güç dengelerini ve sonuçta tarihin seyrini değiştirecekti. Tarihte her zaman olduğu gibi yeniçağda da atları olanlar ata binmeyenleri, topları olanlar topu tanımayanları dize getiriyordu. Haçlı Seferleri, savaş için birlik hedeflemişti. Hıristiyanlığın ideolojik baskısı ve kendi merkezileşmesi ile sağladığı bu “kutsal savaş birliği”, Avrupa siyasal ve kültürel birliğinden çok Avrupalı kitlelerin insan gücü olarak bir araya getirilmesi şeklindeydi. Avrupa Hıristiyanlığının dinsel bir merkez etrafında bu ortak hareket projesi, yüzyıllar boyu sönmeyen heveslere ve yersiz girişimlere kaynaklık etti. Dönem dönem de Avrupa’nın siyasal ve ekonomik birliği planlarının esini ve temeli oldu. Bu yüzden Avrupa’nın gelecek projeleri, savaş veya din ya da “savaş ve din” temeli üzerinde yükseldi. 20. yüzyılın Avrupa Birliği projesi de, diğer Avrupa “birliği” projeleri gibi, bir “Hıristiyan birliği” olarak önemli ölçüde Haçlı ruhunun mirasıdır. Ancak bu kez Haçlı birlik, Avrupa’nın siyasal ve ekonomik birliği olmanın ötesinde, Avrupa’nın Cermen kolunun Almanya ve Fransa’nın bir öncülüğü ve girişimi olarak Avrupa’nın bir dünya gücü ve “çok kutuplu dünya”nın kutuplarından biri olma amacına dönüktür. Haçlı Seferleri, “din savaşları”nın, aslında din savaşı olmadığını -daha o zamandan- gösterdi. Çatışanlar uygarlıklar değil, ekonomik çıkarlar için mücadele eden siyasal örgütlenmelerdi. Haçlı Seferleri insanlık tarihine, hem coğrafi genişlik bakımından, hem katılan kadın ve erkek sayısı bakımından, hem görülmemiş ve daha sonra da görülmeyecek ölçekteki büyüklüğü bakımından, hem de inanılmaz ve kabul edilemez ölçüdeki vahşeti bakımından benzersiz bir saldırı, savaş ve utanç örneği hediye etti. Filistin’e varmak için gidilen yollarda Hıristiyanlıkla ve kullanılan söylemlerle hiçbir ilgisi olmayan, hatta bunlara tamamen ters olan bu korkunç uygulamalar, yağmalar, talanlar, gereksiz kıyımlar Avrupalı Haçlılara kötü bir ün kazandırmış, bu ürpertici ün Kudüs’e kendilerinden önce varmıştı. Daha önemlisi, bu kötü ün, yüzyıllar sonraya bile taşınmış ve kurtulamayacakları bir şekilde üzerlerine yapışmıştı. 19 Haçlı Seferleri’nin sonucu Avrupalıları Doğu’ya gitmek için başka yollar aramaya sevketti. Coğrafi keşiflerin itici güçlerinden biri buydu. Haçlı Seferleri’yle Avrupalılar tarihe büyük bir insanlık suçu eklemiş oldular. Haçlı Seferleri Hıristiyanlığın “kutsal ittifakları”nın gereği ve ürünü olarak yüzyıllar boyu devam etti. Avrupalılar 18. yüzyıla kadar da Haçlı Seferleri’ne sahip çıktılar, seferleri hep savundular, hatta kutsadılar. O dönemden sonra bundan vazgeçilmişti. Zamanında meşru olduğu genel kabul gördüğü için üzerinde durulmayan, düşünülmeyen, bu yüzden de anlaşılmayan, ancak zaman geçtikçe görünürleşen bu saldırganlığın Hıristiyan Avrupalılar üstündeki ağırlığı, onları 19. yüzyıldan sonra iyice ezmeye başlamıştı. 20. yüzyıla kadar Batılılar Doğu’ya saldırılarına “Haçlı Seferi” demediler. Ve seferlerin suçu/suçları, en son, 2000 yılında bizzat “Batı Kilisesi”nin merkezi tarafından, Haçlı Seferleri’nin sorumlusu ve sahibi olan Katolisizm tarafından kabullenildi ve sergilendi. Papa II. John, kutsal topraklara ziyaretine çıkmadan önce, Roma Kilisesi’nin dine sığınarak işlediği günahları itiraf etti ve bu günahlar için Hıristiyanlık adına bölge halkından özür niteliğinde olan açıklamalar yaptı. DİPNOTLAR 1 Haçlılar tarafından ele geçirilen bölgelerde iktidarı kapan soylu, kırlık alanları malikânelere ayırarak şövalyelere ve soylulara bağlılık ve hizmet karşılığında zeamet statüsünde verirdi. Bu uygulama, Avrupa feodalizminin bölgede ortaya çıkarılan, oluşturulan devletlere geçirilmeye çalışılmasıydı. Bölgenin gelenek ve alışkanlıklarına uygun değildi. 2 Joshua Prower; akt. Ortaylı, 3 Reston, 4 Bu görüş Cahen tarafından kuşkuyla değerlendirilmektedir 2010, 5 Bu işlemin fazla yapılır olması birkaç yüzyıl sonra Papa VIII. Aleksander’in 1610-1691 bir emirnameyle bunu yasaklamasına yol açacaktı Tez, 6 Cahen, HS, 7 Venedik Suriye limanlarına yerleşmiş ve bu limanları öne çıkarmıştı. İstanbul Boğazı üzerinden hiçbir İtalyan ticareti yapılmaz, gerçekleştirilmez olmuştu. Seferlerin başlamasını izleyen ilk elli yılda “İstanbul ticaretinin yarısı değilse bile üçte birinin azaldığı sanılmaktadır” Levçenko, İmparatorluğun en önemli gelir kaynağı ticari vergiler, geçiş harçları ve gümrük resimleri azaldığından, devlet hazinesi böylece çöküşe geçmişti. 8 Üstelik aynı ölçülerde olmasa bile İmparator Aleksios’un Pisalılara da benzer imtiyazlar tanıması üzerine Bizans’ın durumu daha da vahimleşti. Ekonomik durum kötüleştiği oranda bağımlılık da katmerleşti. 9 Erkan Ildız, “Bizans Dönemi’nde İstanbul’da Yerleşik Venedik Ticaret Kolonisi”, Bilim ve Ütopya, sayı 187, Ocak 2010, 10 Ermeni Kilisesi’nin Latince’den uzaklaşması, 11. yüzyıl başında Selçukluların bölgeye gelmesi ve bu sayede Roma Kilisesi’nden bağımsızlaşmaları ile olmuştu. 11 Runciman, cilt III, 12 Aslında Ermeniler Türkleri, başta, kendilerini Bizans’a karşı koruyacak bir güç olarak değerlendirdiler. Ermeni prensleri ve beyleri Selçuklulara bunun için heyetler bile göndermişti. Ancak Kars’ta bulunan bir Ermeni krallığı Malazgirt’ten hemen önce Alparslan tarafından ortadan kaldırılınca tereddütler oluştu. Ermenilerin Türklere karşı Avrupalıları ittifak gücü olarak görmelerinde ve genel Doğulu tutumdan bu şekilde ayrılmalarında bunun da önemli bir etkisi vardır. Ermeniler Avrupalılarla yaptıkları ittifak yüzünden zarara uğradıkları için sonraları çok pişman oldular. Ama bundan önce, Avrupalıların kendilerini aşağı görmesi, hatta bizzat onlardan baskı ve zulümle karşılaşmaları Ermenileri uyandırmış olmalıdır geniş bilgi için bkz. Runciman, cilt I, 161-163. 13 Runciman, cilt III, 14 Altınay, 15 Mez, 16 Maalouf, 17 Runciman, cilt III, 18 Lewis, 19 Ruelland, Bu yazımızda Haçlı Seferleri Sonuçları başlığı altında Haçlı Seferlerinin siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel ve dini sonuçlarını inceledik. Ayrıca Haçlı Seferleri arasında sonuçları itibariyle önemli bir yer tutan ilk dört Haçlı Seferinin sonuçlarını da ayrıntılı olarak inceledik. Bu Yazının İçindeki Başlıklar Haçlı Seferleri Siyasi SonuçlarıHaçlı Seferleri Ekonomik SonuçlarıHaçlı Seferleri Sosyal SonuçlarıHaçlı Seferleri Kültürel SonuçlarıHaçlı Seferleri Dini SonuçlarıI. Haçlı Seferinin Sonuçları 1096- 1099II. Haçlı Seferinin Sonuçları 1147- 1149III. Haçlı Seferinin Sonuçları 1189- 1192IV. Haçlı Seferinin Sonuçları 1202- 1204 Haçlı Seferleri Siyasi Sonuçları Avrupa’da asırlardır süregelen derebeylik sistemi, Haçlı seferlerinin yarattığı kayıplar ve farklı kültürlerle etkileşimle beraber zarar görerek gücü azalmıştır. Haçlı Seferleri sonucunda Avrupa ve Ortadoğu’da birçok devlet ve yönetim birimi kurulmuş, yıkılmış ve el değiştirmiştir. Abbasi Halifeliği yıllardır sürdürdüğü siyasal gücünü kaybetmiştir, ancak dini gücünü elinde tutmayı başarabilmiştir. Türklerin ve Doğu kültürünün Avrupa’ya ulaşması ve Batı’ya varmak için düzenlenen akınlar yavaşlamış ve gecikmiştir. Anadolu topraklarında Türklerin hakimiyeti kesinleşmiş ve bunun sonucu olarak Bizans İmparatorluğu Anadolu’daki bazı haklarından ve topraklarından feragat etmek durumda kalmıştır. Küçük derebeylikler güçlerini kaybederek yerini büyük merkezi krallıklara bırakmıştır. Merkezi krallıkların güçlenmesi ülkeler arasında rekabetin artmasına ve daha sonrasında yaşanacak coğrafi keşiflerin yapılmasına ön ayak olmuştur. Türk akınları karşısında zor durumda kalan Bizans İmparatorluğu’nun Haçlıların desteği ile ömrü uzamıştır. Ancak Bizans İmparatorluğu’nun güçsüzleşmesi ve yıkılması da Haçlı Seferlerinin sonucunda yaşanmıştır. Haçlı Seferleri Ekonomik Sonuçları Doğu ile Batı medeniyetleri arasında ticaret gelişim göstermiştir. Uzakdoğu’da icat edilen pusula, kağıt, barut ve matbaa benzeri teknolojik ürünlerin kullanımı artmış ve kullanıldığı bölge oldukça genişlemiştir. Batı’da ticaret yaşamında kullanılan bankacılık uygulamaları çek, senet, kefalet vb. uygulamalar Doğu’da da kullanılmaya başlanmıştır. Akdeniz’de Haçlıların seferlerine başlangıç noktası olarak seçtikleri Marsilya, Cenova ve Venedik limanlarının önemi artmıştır. Özellikle Venedikliler Akdeniz çevresinde yaşanan bu hareketlilikten oldukça büyük kazançlar elde edip önemli bir krallık olmuştur. Doğu coğrafyasında var olan ve yetiştirilen birçok ürün Haçlılar tarafından Avrupa’ya götürülüp yetiştirilmiştir. Haçlı Seferleri Sosyal Sonuçları Coğrafi hareketliliklerin yarattığı ortam ile beraber gelişen ticaret halkın sınıfının ekonomik ve sosyal olarak güçlenmesine yol açmıştır. Burjuva sınıfı elde ettiği kültürel ve maddi birikimler sayesinde güçlenmiştir. Yıllardır süregelen savaşlar bölge nüfusunu, özellikle Müslümanların yoğun olarak yaşadığı Suriye, Filistin ve Anadolu’da insan nüfusunu seyrek bir hale getirmiştir. Haçlı Seferleri Kültürel Sonuçları Çeşitli toplulukların farklı coğrafyalara yaptığı akınlar sonucu yaşanan hareketlilikle beraber bilim ve teknolojinin gelişebileceği bir ortam hazırlanmıştır. Kültürel ve bilimsel seviyede daha önde bulunan Doğu dünyası ile etkileşimde bulunan Avrupa’da kültür, sanat ve bilim alanında hareketlilikler ve çalışmalar ortaya çıkmıştır. İbn-i Sina gibi İslam coğrafyasındaki bilginlerinin eserleri Avrupa’da okutulmaya başlanmıştır. Türklerin kullandığı çeşitli silahlar ve savaş aletlerini gören Haçlılar bu aletleri Avrupa’ya tanıtmışlardır. Avrupalı üst düzey senyörler evlerini dekore etmek için Doğu’dan esinlendikleri süslemeleri ve ev dizaynını örnek almışlardır. Avrupa toplumu ilk çağda Avrupa’nın temelini yaratan antik Yunan kültürüyle tanışmışlardır. Rönesans’a sebep olacak ilk nedenler yeşermeye başlamıştır. Müslümanların ve Hristiyanların etkileşimiyle beraber konuşma, giyiniş, ev ve yemek biçimlerinde benzerlikler ortaya çıkmıştır. Haçlı Seferleri Dini Sonuçları Avrupalı Hristiyanlar ve Ortadoğulu Müslümanlar birbirleri tanıma şansı elde etmişlerdir. Avrupalıların Haçlı Seferlerini gerçekleştirmelerindeki en büyük amaçlardan olan Kudüs’ün Hıristiyanların eline geçmesi hedefine ulaşılamamıştır. Kudüs bölgesinde Türk ve İslam medeniyetlerinin hakimiyeti sürmüştür. Hristiyan halkın kilise ve kilise adına çalışan din adamlarına olan inançları ve güvenleri azalmıştır. Kilisenin baskısı azalmasıyla birlikte edebiyat, sanat ve bilimde gelişmelerin önü açılmış, skolastik düşünce gücünü kaybederek yerini akılcı ve ampirik düşünceye bırakmıştır. Türklerin Haçlılara karşı İslam dünyası ile birlikte ortak hareket etmeleri Müslümanların Türkleri İslam toplumu içerisinde benimsenmelerini sağladı. I. Haçlı Seferinin Sonuçları 1096- 1099 Haçlı kuvvetlerinin akınlarının yarattığı tehlike ve işgal sebebiyle Türk toplulukları Batı Anadolu’dan çekilmek durumunda kalmıştır. Yeni bir devlet olan Türkiye Selçukluları bu akınların sonucunda yıpranmış, Selçukluların yapılanması ve Anadolu’yu Türkleştirme faaliyetleri sekteye uğramıştır. Batı Anadolu’nun İznik dahil olacak şekilde Haçlılara geçmesiyle I. Kılıç Arslan devletin başkentini Konya’ya taşımıştır. İznik şehri Haçlılar tarafından Bizans İmparatorluğu’na verilmiştir. I. Haçlı Seferi’nin en önemli amaçlarından biri olan Kudüs’ün hakimiyeti Müslümanlardan Hristiyanlara geçmiştir. Haçlıların ele geçirdikleri bölgelerde, Kudüs bölgesinde krallık, Urfa, Trablus ve Antakya’da ise kontluklar kurmaları ile Avrupa’da yaygın olan feodal sistem Doğu’da varlık göstermiştir. Haçlıların genel olarak başarılı olması sonucunda I. Kılıç Arslan ilerde yaşanacak mücadelelerde daha temkinli bir biçimde davranmıştır. Haçlı ordusu sayı olarak oldukça büyük kayıplar yaşayarak 600 bin kişilik ordusundan geriye 40 bin kişi kalmıştır. Suriye topraklarının çoğu haçlı kontrolü altına girmiştir. II. Haçlı Seferinin Sonuçları 1147- 1149 Haçlı birliklerinin aleyhine sonuçlanmıştır, herhangi bir başarı elde edilememiştir. Şam şehri deniz tarafından kuşatılmıştır, ancak bu kuşatma başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Küçük bir birlik olarak Kudüs’e varmayı başaran Haçlılar yolda karşılaştıkları çatışmaların sonucu olarak güçsüz ve sayıca az konuma gelmeleri nedeniyle Kudüs’te varlıklarını sürdürememiştir. 1. Mesut’un emri altındaki Türk birlikleri Haçlılara karşı Konya ovasında zafer kazanmıştır ve böylece Türkler için Anadolu’da yayılma dönemi devam etmiştir. Anadolu Selçukluları’nın Alman İmparatoru’nun birliklerine karşı kazandıkları zaferle beraber Haçlılar yaşadıkları bu yenilgiden sonra Ortadoğu’ya olan seferlerinde Anadolu üzerinden geçemediler. III. Haçlı Seferinin Sonuçları 1189- 1192 Haçlı birlikleri için olumsuz yönde sonuçlanmıştır. İngiltere Kralı Aslan Yürekli Richard ile Müslümanların lideri Selahaddin Eyyubi’nin birlikleri karşı karşıya gelmiş ve Selahaddin Eyyubi’nin ordusu galip gelmiştir. Kalabalık olarak gelen Hristiyan birlikleri ile Müslümanlar arasında kültürel etkileşim yaşanarak birbirlerini daha yakından tanıma fırsatı elde etmişlerdir. Seferler yarattığı zararlar, kayıplar ve fakirlik Anadolu’daki Türk topluluklarının yıpranmasına ve böylece Anadolu’daki siyasi birliğin parçalanmasına neden olmuştur. IV. Haçlı Seferinin Sonuçları 1202- 1204 Asıl amacının dışına çıkan bir sefer olmuştur. Katolikler ile Ortodoksların karşı karşıya gelmesi Katolik birliklerinin Ortodokslara saldırmasına neden olmuştur. Hristiyanlıkta en çok bağlı olunan mezhepler olan Ortodoksluk ve Katoliklik arasındaki fark belirginleşerek Hristiyanların iki ana kola bölünmesine sebep olmuştur. İstanbul’da Bizans İmparatorluğu içinde yaşanan taht kavgaları ve süregelen kaos ortamını bastırmak isteyen Haçlı orduları İstanbul’a girerek İstanbul şehrini işgal etmişlerdir. Dönemin kültürel, bilimsel ve maddi olarak en zengin şehirlerinden olan İstanbul Haçlılar tarafından yağmalanmış ve birçok eser yok edilmiştir. Katoliklerin lideri olan Papa, İstanbul şehrini Ortodokslardan alma hedefine ulaşmıştır. 1204 ve 1261 yılları arasında İstanbul’da varlık gösterecek olan ve daha sonrasında Bizanslılar ile Bulgarların iş birliğiyle yıkılacak olan Latin İmparatorluğu Haçlılar tarafından kurulmuştur. Bizans Hanedanlığında soy değişimine neden olmuştur. Bizans İmparatorluğu’nun başında bulunan hanedan mensupları İstanbul şehrinden ayrılarak İznik ve Trabzon’da iki yeni devlet kurmuşlardır. Hem Bizans hem de Haçlıların zarar gördüğü bu seferde en kazançlı taraf, Ege Denizi ve Akdeniz’de kontrol altına aldığı ada ve limanların verdiği jeopolitik önemle beraber güçlenen bir İtalyan Krallığı olan Venedikliler olmuştur. Bunları İncelediniz mi ? Ülkemizde otomobil iletişim beyaz eşya ve sanayi alanında üretilen ürünler nelerdir Ülkemizde otomobil iletişim beyaz eşya ve sanayi alanında üretilen ürünler buz dolobı araba uçak motor çamaşır ve bulaşık makinesi maki... Suyun elementlerine ayrılması fiziksel bir olaymıdır kimyasal mı neden ?Suyun elementlerine ayrılması kimyasal değişimdir. Çünkü su bileşiği oksijen ve hidrojen elementlerinden meydana gelir. Eşeysel bezlerin hastalıkları nelerdirşeker hastalığı pankreas ta salgılanan insulin hormonunun az olması ile olusur. Yeteri kadar iyot almadığımızda tiroit bezinin büyümesine gu...

haçlı seferleri sonuçları maddeler halinde