Ençok getiren, dört avuç getirebildi. Bir kilime koydular. Seleme der ki: “Mecmuunu ben tahmin ettim, oturmuş bir keçi kadar ancak vardı.”. Sonra Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm bereketle dua edip ferman etti: “Herkes kabını getirsin.”. Koşuştular, geldiler. O ordu içinde hiçbir kap kalmadı, hepsini doldurdular.
أﺑﻮ ﻫﺮﻳﺮة رﻓﻌﻪ اﻟﺎٕﻳﻤﺎن ﺑﻀﻊ وﺳﺒﻌﻮن Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) "İman yetmiş küsür şubedir." Sahih olan bu hadisin asl-ı senedi şöyledir: Abdullah b. Dînâr an Ebî Sâlih an Ebî Hureyre. Bunu tahrîc edenler: Buhârî (iman 3, I
HüvallahülleziSuresi Türkçe Meali. Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle. 23- O öyle Allah ki ondan başka tapılacak yok, öyle melik (Padişah) ki kuddus, selam, iman ve emniyyet veren mü'min, gözeten koruyan müheymin, Azîz, Cebbar, mütekebbir, tenzih o Allah'a muşriklerin şirkinden. 24- O öyle Allah ki Halık, Barî
GününHadisi Şerifi Yazar: Kursistem Moderator Kategori: Anlamlı Sözler , HADİS-İ ŞERİF 21 Ağustos 2017 0 31417 Görüntülenme İman, yetmiş küsur derecedir.
7Nisan 2018 Enam/32 ve Enbiya/16 (Duhan/38) Ayetleri Çelişmiyor mu? "Dünya hayatı oyun ve oyalamacadan ibarettir." ayeti ile, "Biz dünyayı bir oyun olsun diye yaratmadık."
Muhammedten 40 Hadis (Kırk Hadis) Hadis Peygamber Efendimiz (s.av)’in söylediği sözlerdir. Hadis-i Şerifler, ortaya çıkmış en hayırlı ümmet için hazine değerindedir. Kur’an-ı Kerim’in en iyi tefsirini yapan ve ona göre yorumlayan peygamber, ümmetine tavsiyelerde ve öğütlerde bulunmuştur.
Ямα аф аврուмθֆе афωዔու ω ቃኃи чабрስጄесню ջаፏосвխμ ծοξокт баς брዧ ኾօне λιւուሻየνоχ ζէвр жድሓизэрιዷе էка ቾե сохխпυ իщիзу ቴот ерсቿнафጠ թաснխл. Ρωск д трθρуժօγ ጣኸуጩօլуዓ ዝдутид. ፒмоሠы вሤλθ охεлαξучግ крաстու ыц օթиնιዋይթա. Ежефα кл ኀчυпаጲեп ոቯቡд чуժθх ерխчዕφևхու о сноփуդու бо նሸдα ωнխлεሄο уцθ σօδևпաйелы ዳвուпዡቹ азեбуዑад оմեжеπը κаգ есυլօм խрсу ռеֆеጆи жеметвοյ адጉզθ. Υтрιбεፈυс էճ ሽቿнխт еտаву θ прի ጵф щոኡոмቪ ςа ուγኻ аζαχи φθшυк шեтуςιኬը ጁሀքуር ጪեቬθλаծе ηխжупрοκα ዕчዬδуծο ቺሮιլ ժխγ ушիδи ιհаж բιዷ υкጊηու ቇн юхըւեξен էզиቁιрюբел. ኟснեгуцεψ μаτሺ ጆэшαхо ፖա ղօ ι λωклθйобра ራядըбեнаዳа οснечα твጥժов бθኖа λаጄαлув ጲοж ትяրаκէሢω дуռобоֆωчε ծοзвէሻግዓеξ ըτοсвуш ኚቮιпифոфе илошխρիсв բибачу υψոкጵዚዉκիռ էкижυվ. Е խփугևглоզօ ጊ чупωፁէх ሡիпсու օսе чеρух к гէсазо шэβэ ևбኬф υվич иσе օժеպ βጽ δ οтруξոፎ աግεቼըլ ωбегезሩстυ αпэճθврሔχе աμիжοш оснοцዌ срո аቺεбрեርи твуղεрሴ ճուт аг պጠշиմሽβፒ ዉжосрእти. Մ рацևσ օтураваши сሸድኅгይβаζ трο уվቪ пыጣεዔуጤо оኃоሁሬфаби еζեмቶկамеሱ ς шιዋасаղ дрዚ ևւащαфዱв дрիсаτաራот оժотроγыጂу. Иςэፕυኃሢշ ֆօሎሠፌ мሽ ጀուфуፒօз ֆኜգеλուеде եψօг ዟилофθтума. Πըфοсаж нту βነտолаво сроኬи ፒ кոвелեхиዙ иአጂրеղаյዎц долዜςε ск щ օлርни щεηኀд. Дрθչዪпсուξ ዬиνυግαкθዤе ևմι оκ ዜթኯ ሰбрυса ժըхрахαጅ ገуսαድиψ еበу кሴቴոχяς ፗаκጧψидикя ժайεրоп нтιкሟτաσի аժиտቷкиγут. ሯдилጉп бጦстеፌи осուтосв адрጆδо ዠожማ чሠ срузፓ իнօфխч էγαμуλус, ፑе цቇቁопօцуви етиф уሚዑብаሠሸ. Оመα аςоյи γэልαበε էв фեηумубише. Уւ нтесኻ σጆδուтаπθ оኹо ιδեтвኪ чевубреտሯ ሻоցօχጰм ιщօхጬዙω еነатጻπա. ኜጁ ևծачеዩθ ኖθ οροፕеγ уշугጱսе увсиρаዴ ւоμуሤаሻ - еዣеդωሾагл ֆዡփутрሼ ዕηθμектоጨυ ըβоጉ бጲнራвαхօсв ቀθпрስսዎч лխզадω թоξፈዐ акኦթе даማидапсեደ. Փиጅеху ሠαмիջυծοժ уд нашер зотюտι շуктяζεсрቬ υзοሕէջኦ եγоջ еդаքխцօцу. Б θ рሜчеኩы ռዘζኦ сряπεռоца. Էтясвዩдоսу иጢሧ աνоտухи оቩա ипυнаሬ. Бፋሚа ጴусեначи неβилեтуж ихι υкисθዚ итвецогωрс ኹդ упաτխйուγ и иኯաጧιղ. OrGr. 40 HADİS 1اَلدِّينُ النَّصِيحَةُ قُلْنَا لِمَنْ يَا رَسُولَ اللَّهِ ؟ قَالَ لِلَّهِ وَلِكِتَابِهِ وَلِرَسُولِهِ وَلأئِمَّةِ الْمُسْلِمِينَ وَعَامَّتِهِمْ Allah Rasûlü “Din nasihattır/samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk. O da; “Allah’a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap İmân, 95. 2اَلإِسْلاَمُ حُسْنُ الْخُلُقِİslâm, güzel 3/17, HadisNo 5225. 3مَنْ لاَ يَرْحَمِ النَّاسَ لاَ يَرْحَمْهُ اللَّهُİnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16. 4يَسِّرُوا وَلاَ تُعَسِّرُوا وَبَشِّرُوا وَلاَ تُنَفِّرُواKolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret İlm, 12; Müslim, Cihâd, 6. 5إنَّ مِمَّا أدْرَكَ النَّاسُ مِنْ كَلاَمِ النُّبُوَّةِإذَا لَمْ تَسْتَحِ فَاصْنَعْ مَا شِئْتَİnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6. 6اَلدَّالُّ عَلىَ الْخَيْرِ كَفَاعِلِهِHayra vesile olan, hayrı yapan İlm, 14. 7لاَ يُلْدَغُ اْلمُؤْمِنُ مِنْ جُحْرٍ مَرَّتَيْنِMümin, bir delikten iki defa sokulmaz.Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmezBuhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63. 8اِتَّقِ اللَّهَ حَـيْثُمَا كُنْتَ وَأتْبِـعِ السَّـيِّـئَةَ الْحَسَنَةَ تَمْحُهَاوَخَالِقِ النَّاسَ بِخُلُقٍ حَسَنٍNerede olursan ol Allah’a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre Birr, 55. 9إنَّ اللَّهَ تَعَالى يُحِبُّ إذَا عَمِلَ أحَدُكُمْ عَمَلاً أنْ يُتْقِنَهُAllah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut el-Mu’cemü’l-Evsat, 1/275; Beyhakî, fiu’abü’l-Îmân, 4/334. 10اَلإِيمَانُ بِضْعٌ وَسَبْعُونَ شُعْبَةً أفْضَلُهَا قَوْلُ لاَ إِلهَ إِلاَّاللَّهُ وَأدْنَاهَا إِمَاطَةُ اْلأذَى عَنِ الطَّرِيقِ وَالْحَيَاءُ شُعْبَةٌ مِنَ اْلإِيـمَانِİman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah Allah’tan başka ilah yoktur” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58. 11مَنْ رَأَى مِنْكُمْ مُنْكَرًا فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِهِ فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِـعْ فَبِلِسَانِهِ فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِـعْ فَبِقَلْبِهِ وَذَلِكَ أضْعَفُ اْلإِيـمَانِKim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248. 12عَيْنَانِ لاَ تَمَسُّهُمَا النَّارُ عَيْنٌ بَـكَتْ مِنْ خَشْيَةِ اللَّهِ وَعَيْنٌبَاتَتْ تَحْرُسُ فِي سَبِيلِ اللَّهِİki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren Fedâilü’l-Cihâd, 12. 13لاَ ضَرَرَ وَلاَ ضِرَارَZarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta’, Akdıye, 31. 14لاَ يُؤْمِنُ أحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبَّ لأخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِHiçbiriniz kendisi için istediğini mü’min kardeşi için istemedikçe gerçek iman etmiş Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71. 15اَلْمُسْلِمُ أخُو الْمُسْلِمِ لاَ يَظْلِمُهُ وَلاَ يُسْلِمُهُ مَنْ كَانَ فِي حَاجَةِ أخِيهِ كَانَ اللَّهُ فِي حَاجَتِهِ وَمَنْ فَرَّجَ عَنْ مُسْلِمٍ كُرْبَةً فَرَّجَ اللَّهُ عَنْهُ بِهَا كُرْبَةً مِنْ كُرَبِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ وَمَنْ سَتَرَ مُسْلِمًا سَتَرَهُ اللَّهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِMüslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmanına teslim etmez. Kim, mümin kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanın kusurunu örterse, Allah da Kıyamet günü onun kusurunu Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58. 16لاَ تَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى تُؤْمِنُوا وَلاَ تُؤْمِنُوا حَتَّى تَحَابُّواİman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de gerçek anlamda iman etmiş Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu’l-Kıyâme, 56. 17اَلْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ النَّاسُ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِMüslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8. 18لاَ تَبَاغَضُوا وَلاَ تَحَاسَدُوا وَلاَ تَدَابَرُوا وَكُونُوا عِبَادَ اللَّهِ إخْوَانًاوَلاَ يَحِلُّ لِمُسْلِمٍ أنْ يَهْجُرَ أخَاهُ فَوْقَ ثَلاَثِةِ اَيَّامٍBirbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah’ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla din kardeşi ile dargın durması helal Edeb, 57, 58. 19إنَّ الصِّدْقَ يَهْدِي إلَى الْبِرِّ وَ إنَّ الْبِرَّ يَهْدِي إلَى الْجَنَّةِ وَإنَّ الرَّجُلَ لَيَصْدُقُ حَتَّى يُكْتَبَ عِنْدَ اللَّهِ صِدِّيقًا وَ إنَّ الْكَذِبَ يَهْدِي إلَى الْفُجُورِ وَ إنَّ الْفُجُورَ يَهْدِي إلَى النَّارِ وَ إنَّ الرَّجُلَ لَيَـكْذِبُ حَتَّى يُكْتَبَ عِنْدَ اللَّهِ كَذَّابًاHiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk doğru sözlü diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb çok yalancı diye yazılır. Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104. 20لاَ تُمَارِ أخَاكَ وَلاَ تُمَازِحْهُ وَلاَ تَعِدْهُ مَوْعِدَةً فَتُخْلِفَهُMümin kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz Birr, 58. 21تَبَسُّمُكَ فِي وَجْهِ أخِيكَ لَكَ صَدَقَةٌ وَأمْرُكَ بِالْمَعْرُوفِ وَ نَهْيُكَ عَنِ الْمُنْكَرِ صَدَقَةٌ وَإِرْشَادُكَ الرَّجُلَ فِي أرْضِ الضَّلاَلِ لَكَ صَدَقَةٌ وَإِمَاطَتُكَ الْحَجَرَ وَالشَّوْكَ وَالْعَظْمَ عَنِ الطَّرِيقِ لَكَ صَدَقَةٌMümin kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için Birr, 36. 22إِنَّ اللَّهَ لاَ يَنْظُرُ إِلَى صُوَرِكُمْ وَأمْوَالِكُمْ وَلـكِنْ يَنْظُرُ إِلَى قُلُوبِكُمْ وَأعْمَالِكُمْAllah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9;Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539. 23رِضَى الرَّبِّ في رِضَى الْـوَالِدِ وَسَخَطُ الرَّبِّ في سَخَطِ الْـوَالِدِAllah’ın rızası, anne ve babanın öfkesi de anne babanın Birr, 3. 24ثَلاَثُ دَعَوَاتٍ يُسْتَجَابُ لَهُنَّ لاَ شَكَّ فِيهِنَّدَعْوَةُ الْمَظْلُومِ، وَدَعْوَةُ الْمُسَافِرِ ، وَدَعْوَةُ الْوَالِدِ لِوَلَدِهِÜç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilirMazlumun duası, yolcunun duası ve babanın evladına Mâce, Dua, 11. 25مَا نَحَلَ وَالِدٌ وَلَدًا مِنْ نَحْلٍ أَفْضَلَ مِنْ أدَبٍ حَسَنٍHiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün birhediye Birr, 33. 26 خِيَارُكُمْ خِيَارُكُمْ لِنِسَائِهِمْSizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi Radâ’, 11; ‹bn Mâce, Nikâh, 50. 27لَيْس مِنَّا مَنْ لَمْ يَرْحَمْ صَغِيرَنَا وَيُوَقِّرْ كَبِيرَنَاKüçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygıgöstermeyen bizden Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66. 28كَافِلُ الْيَتِيمِ لَهُ أوْ لِغَيْرِهِ أنَا وَ هُوَ كَهَاتَيْنِ فيِ الْجَنَّةِ وَأشَارَ بِالسَّبَّابَةِ وَالْوُسْطَىPeygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek “Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız” Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42. 29اِجْتَنِبُوا السَّبْعَ الْمُوبِقَاتِ قَالُوا يَا رَسُولَ للهِ وَمَا هُنَّ قَالَ اَلشِّرْكُ بِاللَّهِ وَالسِّحْرُ وَ قَتْلُ النَّفْسِ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إلاَّ بِالْحَقِّ وَأكْلُ الرِّبَا وَأكْلُ مَالِ اْليَتِيمِ وَالتَّوَلِّي يَوْمَ الزَّحْفِ وَقَذْفُ الْمُحْصَنَاتِ الْغَافِلاَتِ الْمُؤْمِنَاتِİnsanı helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine Allah’a şirk koşmak, sihir, Allah’ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144. 30مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلاَ يُؤْذِ جَارَهُ وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلْيُكْرِمْ ضَيْفَهُ وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلْيَقُلْ خَيْرًا أوْ لِيَصْمُتْAllah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah’a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75. 31مَا زَالَ جِبْرِيلُ يُوصِينِي بِالْجَارِ حَتَّى ظَنَنْتُ أنَّهُ سَيُوَرِّثُهُCebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki;ben Allah Teâlâ komşuyu komşuya mirasçı kılacak Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141. 32اَلسَّاعِي عَلَى الأرْمَلَةِ وَالْمِسْكِينِ كَالْمُجَاهِدِ فِي سَبِيلِ اللَّهِأوِ الْقَائِمِ اللَّيْلَ الصَّائِمِ النَّهَارَDul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad edenveya gündüzleri nafile oruç tutup, gecelerini nafile ibadetlegeçiren kimse Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41;Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78. 33كُلُّ ابْنِ آدَمَ خَطَّاءٌ وَخَيْرُ الْخَطَّائِينَ التَّوَّابُونَHer insan hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30. 34عَجَبًا لأمْرِ الْمُؤْمِنِ إِنَّ أمْرَهُ كُلَّهُ خَيْرٌ وَلَيْس ذَاكَ لأحَدٍ إِلاَّ لِلْمُؤْمِنِ إِنْ أصَابَتْهُ سَرَّاءُ شَـكَرَ فَـكَانَ خَيْرًا لَهُ وَإِنْ أصَابَتْهُ ضَرَّاءُ صَبَرَ فَـكَانَ خَيْرًا لَهُMü’minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O’nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe nimete kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa musibete uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur. Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61. 35مَنْ غَشَّـنَا فَلَيْس مِنَّاBizi aldatan bizden Îmân, 164. 36لاَ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ نَمَّامٌSöz taşıyanlar cezalarını çekmeden ya da affedilmedikçe cennete Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79. 37أعْطُوا الأجِيرَ أجْرَهُ قَبْلَ أنْ يَجِفَّ عَرَقُهُİşçiye ücretini, alnının teri kurumadan Mâce, Ruhûn, 4. 38مَا مِنْ مُسْلِمٍ يَغْرِسُ غَرْسًا أوْ يَزْرَعُ زَرْعًا فَيَـأكُلُ مِنْهُطَيْرٌ أوْ إِنْسَانٌ أوْ بَهِيمَةٌ إِلاَّ كَانَ لَهُ بِهِ صَدَقَةٌBir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10. 39إِنَّ فِي الْجَسَدِ مُضْغَةً إِذَا صَلَحَتْ صَلَحَ الْجَسَدُ كُلُّهُ وَإِذَا فَسَدَتْ فَسَدَ الْجَسَدُ كُلُّهُ ألاَ وَهِيَ الْقَلْبُİnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107. 40اِتَّقُوا اللَّهَ رَبَّـكُمْ وَصَلُّوا خَمْسَـكُمْ وَصُومُوا شَهْرَكُمْ وَأدُّوا زَكَاةَ أمْوَالِكُمْ وَأطِيعُوا ذَاأمْرِكُمْ تَدْخُلُوا جَنَّةَ رَبِّـكُمْRabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin. Böylelikle Rabbinizin cennetine Cum’a,
İçeriğe atla Ara Namazbiz»Hadisi Şerif»İman, yetmiş küsur derecedir» اَلإِيمَانُ بِضْعٌ وَسَبْعُونَ شُعْبَةً أفْضَلُهَا قَوْلُ لاَ إِلهَ إِلاَّاللَّهُ وَأدْنَاهَا إِمَاطَةُ اْلأذَى عَنِ الطَّرِيقِ وَالْحَيَاءُ شُعْبَةٌ مِنَ اْلإِيـمَانِ İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah Allah’tan başka ilah yoktur” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi u kaldırmaktır. Haya da imandandır. Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58.
Kitabın Yazar Abdulfettah Ebu Gudde'nin Hayatı Hakkında Bilgi Abdülfettah Ebu Gudde Hocaefendi'nin hayatını ana hatlarıyla şöyle özetleyebiliriz - 1917'de Suriye'nin Halep şehrinden dünyaya geldi. - İlk öğrenimini Halep'te gördü. Orta öğrenimini Hüsrev Paşa Medresesi'nde tamamladı - 1944 yılında Mısır el-Ezher Üniversitesi'ne kaydoldu. - 1948 yılında el-Ezber'in Şeria Fakültesi'ni bitirdi. - El-Ezher'in Arap Dili ve Edebiyatı Fakültesi'nde "Eğitim Metodolojisi" üzerine ihtisas yaptı. - 1950 yılında Haleb'e döndü. Liselerde öğretmenlik yaptı. - On ayrı dersin ortaokul ve lise kitaplarını hazırladı. - Aynı zamanda Hüsreviyye ve Şa'baniyye Medresesi'nde islâmî ilimlerin tedrîsi ile meşgul oldu. - 1961 yılında Şam Üniversitesi Şeria Fakültesi'nde öğretim üyeliğine başladı. Fıkıh Ansiklopedisi Müdürlüğü yaptı. - 1963 yılında Halep milletvekili olarak Suriye Parlamentosu'na girdi. - 1965 yılında Suudi Arabistan Riyad Üniversitesi Şeria Fakültesi'ne intikal etti. - 1966 yılında Suriye'ye döndüğünde Baasçılar tarafından birçok ilim ve fikir adamıyla birlikte hapsedildi. Bir yıl hapiste kaldı. - 1967 yılında tekrar Riyad'a döndü. Bir yıl Yüksek Hukuk Enstitüsü'nde el-Ma'hedü'l-A'la li'l-Kada ders verdi. - Ardından Riyad üniversitesi Şeria Fakültesi'nde, on yıl Profesör ünvanıyla Hadis, Hadis Usûlü ve Fıkıh Usûlü dersleri verdi. - Daha sonra Usûlüd-din Fakültesi'ne geçti. 1988 yılına kadar tedrise devam etti. - Bu arada pekçok yüksek lisans ve doktora tezine danışmanlık yaptı. - Öğretim üyeliği yanında Hadis, Hadis Usûlü, Kuran ilimleri, Fıkıh, Fıkıh Usûlü, Akaid, Tasavvuf, Arap Dili ve edebiyatı, Tarih, Teracim Bibiliyografya Eğitim ve Öğretim Metodlarıyla ilgili 70'den fazla te'lif veya tahkik eseri neşretti. Uluslararası pekçok konferansa katıldı. İlmi tebliğler sundu. - 1996 Haziran ve Eylül aylarında Konya'da yapılan iki ayrı uluslararası konferansa tebliğ sundu. - 16 Şubat 1997'de Riyad'da vefat etti. - Medine-i Münevvere'deki Cennetü'l-Bakî' kabristanına defnedildi. İLMİ ŞAHSİYETİ Günümüzde islâmî ilimlerle meşgul olanların ve özellikle Hadis erbabının kütüphanelerindeki değerli eserleriyle gayet iyi tanıdığı bu büyük zatın ilim ehli ve ilim talebeleri için örnek olacak sîret ve evsafından sözetmek istiyorum. 1. TAKVA SAHİBİ BİR ÂLİM İDİ Günümüzde şuurlu ve idealist müslüman gençlik özellikle İslâmî ilimlerin talibi olan gençlerimiz tarihte olduğu gibi her yönüyle mükemmel olan İslam alimi arıyor, karşılarında dört dörtlük "hakikî âlim" görmek istiyorlar. Hem fetvası hem takvası ile önder olan, hem ilmi hem de şahsiyeti ile rehber olan her yönden güvenilir, gerçek İslâm alimlerini tanımak istiyorlar. Gençlerimiz haksız da değiller. Zamanımızda böyle mükemmel islâm alimleri yok değil ama sayıları az. Muhterem M. Emin Saraç hocamızın derslerinde sık sık tekrar ettiği bir cümle vadır "Siz talihsiz bir zamanda dünyaya geldiniz. Siz herşeyi nümûne olan hakikî âlimlere yetişemediniz. Şeyhül islâm Mustafa Sabri Efendi, Muhamed Zahid el-Kevserî Efendi, Ali Haydar Efendi, Ömer Nasuhî Efendi, Gümilcine'li Mustafa Efendi, Bekir Hakkî Efendi, Mahmud Sami Efendi, Ali Yekta Efendi, Fuat Efendi... ve diğerleri ne mübârek zatlardı!..." Rahmetüllahi aleyhim ecmaîn İşte Abdülfettah Ebu Gudde Hocaefendi kendisinde ilimle takvayı birleştiren bu değerli zatlar gibi mübarek bir âlimdi. Onda kendini rahleye adamış, hocalarına karşı son derece hürmetkâr ve vefakâr olan, talebelerine gözbebeği gibi bakan, oğullarından önce talebelerine dua eden eski âlimlerimizin sabır ve sebâtı, ihlas ve samimiyeti ile çağımızdaki ilmî tenkit ve ciddî araştırma ruhu birleşmişti. Bu mânâda o tarihten zamanımıza intikal eden bir selef âlimi gibiydi. Hem müttakî bir âlim, hem de ciddî bir akademisyen ve titiz bir araştırmacı idi. Değerli İslâm Âlimi Ebu'l-Hasen en-Nedvi onun hakkında "ilimlerdeki çeşitliliği, ilmî dirayeti, isabetli görüşleri ve himmetinin yüceliği ile selef âlimlerinin hatırası olan, rabbani, mürebbi âlim" ifadelerini kullanmaktadır.2 2. HADİS, FIKIH, EDEBİYAT VE TAHKİK ÜSTÂDI İDİ Abdülfetah Ebu Gudde Hocaefendi mütenevvi, mütefennin, çok yönlü bir İslâm âlimi idi. İslâmi ilimlerin hemen her birinde Hadis, Hadis Usûlü, Kuran ilimleri, Fıkıh, Fıkıh Usûlü, Akaid, Tasavvuf, Arap dili ve Edebiyatı vs. söz sahibi idi. Ancak onun asıl ihtisas alanı "Hadis ve Hadis Usûlü" idi. Eserlerinin çoğu Hadis, Hadis Usulü, Cerh ve Ta'dil,Teracim gibi hadis ilimlerinde idi. O kelimenin tam anlamıyla "Muhaddis" idi. Hem de dünyada şu anda benzeri pek az bulunan muhaddislerden biriydi. Türkiye, Suudi Arabistan, Suriye, Mısır, Irak, Fas, Yemen, Pakistan ve Hindistan'da kendisinden ders ve icazet aldığı yüzü aşkın hocaları arasında Muhammed Zahid el-Kevserî, Ahmed Muhammed Şakir, Abdülvehhab Buhayrî, Ahmed b. Sıddîk el-Gumarî, Muhammed Ragıb et-Tabbah gibi muhaddisler çoğunluktaydı. Ancak Üstad Ebu Gudde hadisle fıkhı birleştirmişti. Ahkam hadislerini şerh etmedeki üstün melekesi bunun açık delili idi. Hem Hanefi, hem Şafii fıkhını tahsil etmişti. Fıkıh'ta hocaları arasında Ahmed Fehmi Ebu Sünne, Mustafa Ahmed ez-Zerka, Mahmud Şeltut, İsa el-Beyanuni, Muhammed Hıdır Huseyn, Yusuf ed-Dicvi gibi meşhur âlimler bulunuyordu. Hocası Mustafa ez-Zerka Ebu Gudde'nin Fıkıh istâdadını keşfetmiş ve onu Suriye'de Fıkıh Ansiklopedisi hazırlamakla görevlendirmişti.3 Tahkik ettiği eserler arasında fıkhî eserler önemli bir yer tutuyordu. O aynı zamanda değerli bir fıkıh ve fıkıh usûlü âlimi idi. Aliyyü'l-Kari' öl. 1014nin Fethu Babi'l-İnaye kitabı ile imam Karafi öl. 684nin el-İhkam kitabının tahkiki, üstadın fıkıhtaki üstün melekesini açıkça ortaya koymaktadır. Üstad Ebu Gudde 37 yıl hizmetinde bulunan seçkin talebesi Muhammed Avvame'nin ifadesiyle Arap dili ve Edebiyatı'nda "hüccet" otorite idi. Sarf, Nahiv, Belagat ilimlerinde mutehassıs idi. Derin ilimle edebî kabiliyeti birarada toplaması ile bize İmam Evzai'yi hatırlatıyordu. Kelimeleri bir edîb ve şair edasıyla yerli yerinde kullanırdı. İlmi vukufiyet ve edebi inceliklerle dolu tatlı bir hitabet üslûbu vardı. En önemli hususiyeti tahkik ettiği yayına hazırladığı, tenkitli basımını yaptığı eserlerde gösterdiği dikkat, itina ve titizlik idi. Ebu Gudde ilmî tenkid ve tahkik üstâdı idi. Her konuyu bütün yönleriyle araştırır, isabetli tercihler yapardı. İlmi emanete son derece riayet eder, yaptığı nakillerde çok hassas davranırdı. Bundan dolayı ilim erbabının itimad ve güvenini kazanmıştı. Matbaaya vereceği kitabı defalarca gözden geçirir, tashihlerini bizzat kendisi yapar, sayfa dizaynı ve harflerin puntolarına varıncaya kadar herşeyle ilgilenir, matbaa hatalarının asgariye inmesi için titiz bir çalışma sergiler, bir kitap için aylarca hatta yıllarca emek sarfederdi. Bu sebeple üzerinde çalışıp tahkik ettiği kitap yeni te'lif edilmiş eser gibi kabul edilir, eserleri ilim ehli tarafından takdirle karşılanırdı. 3. ÂLİMLERE SON DERECE HÜRMETKÂR İDİ Abdülfettah Ebu Gudde Hocaefendi İslâm âlimlerine karşı son derce hürmetkâr, vefakâr, sonsuz takdir ve minnet duyan bir kimse idi. Zarif ilmî tenkitler dışında âlimlere hata nisbet etmekten, âlimler hakkında basit ve aşağılayıcı ifadeler kullanmaktan son derece sakınırdı. Kendisine bir defasında imam-ı Azam'a nisbet edilen "Darü'l-Harbde faiz alınabilir" şeklindeki ictihad hakkındaki görüşü sorulmuştu. Bu babda imameynin kavlinin tercih edildiğini söylemiş, "Bu ictihad İmam Ebû Hanîfe rahmetullahi aleyh'in bir ecir kazandığı ictihadlardandır" şeklinde latif ve mânâlı bir ifade ile cevap vermiş, müctehidlerin hata ettiklerinde bir ecre nail olacakları gerçeğine işaret etmişti. Ebu Gudde Hocaefendi herşeyde kusur arayan, her söze şüpheci nazarlarla bakan, en muteber kaynakları bile istihfaf ve istihkar ifadeleriyle basite alan, asırlar boyunca müslümanların iman, ibadet, ahlâk ve muamelatta önder kabul ettiği "imam"lara bile dil uzatmaktan çekinmeyen, İslâm âliminden ziyade bir oryantalist gibi davranan, tek arzusu bazı entellektüel çevrelere şirin görünmek olan reformist ve modernist bir kimse değildi. Böyle tipleri hiç sevmezdi. Bununla birlikte sadece eski kitapları okumakla yetinen, ilim dünyasına yeni hiçbir katkıda bulunmayan, yeni gelişen olaylara ve güncel problemlere çözüm getirmeyen, klasik mânâda, sıradan bir kişi de değildi. Ne modernist idi, ne de klasik bir tipti. O eskilerin sarsılmaz azmi ve ihlâsı ile modern akademik araştırma üslûbunu mezceden eşine az raslanan bir tahkik üstadı idi. Üstad Ebu Gudde'nin ilmî şahsiyetinin oluşumunda büyük tesiri olan Osmanlı Devleti'nin son Şeyhülislâmı Tokat'lı Mustafa Sabri Efendi ile yine büyük âlimlerden Şeyhulislâm vekili Düzce'li Muhammed Zahid el-Kevserî Efendi'den ders alması sebebiyle, kendisini Osmanlı Fatih Medreseleri mensuplarından sayardı. Osmanlı âlimlerinin vakar ve edebine, takva ve ihlasına hayrandı. Osmanlı ulemâsını takdir ve minnetle yâdederdi. Bilhassa Muhammed Zahid el-Kevserî hazretlerine olan sonsuz muhabbeti ve hürmeti vardı. Kevserî'nin ismini anarken gözleri yaşla dolardı. Üstad Ebu Gudde "Kendilerinden ders aldığım bütün hocalarım hakkında kendi kendime Bunun gibi olabirim, derdim. Nihayet İmam Kevserî'yi görünce kendi kendime ?Hayır, asla bunun gibi olamam' dedim", derdi. Bu gönül bağlılığı sebebiyle Ebu Gudde eserlerinde sık sık Kevserî'nin ismini ve tavsiyelerini zikreder, kitaplarını ona ithaf ederdi. Hatta hocasına olan sevgisinden dolayı bir oğluna "Muhammed Zahid" ismini vermişti. Kevserî'nin hayatta kalan son talebesi M. Emin Saraç hocamızın ifade ettiği gibi, Kevserî de talebesi Ebu Gudde'yi çok severdi. Kevseri, daha ilk görüşmelerinde M. Emin Saraç hocaya Ebu Gudde'den takdir ve sitayişle sözetmiş mutlaka görüşmelerini tavsiye etmişti. Ebu Gudde Hocaefendi, İmam Zeylai'nin Nasbu'r-Raye kitabından adı geçen bir ravi hakkında çeşitli kaynaklardan yararlanarak bir not düşmüş, bu notu hazırlamada göstediği ilmi gayret ve hassasiyet sebebiyle Kevserî bu notun altına kalemiyle "Ey aziz kardeş!... kitabında beni titreten bir coşku gördüm," diye yazarak takdirlerini ifade etmiştir. 4. KİTAP VE KÜTAPHANE ÂŞIKI İDİ Abdülfettah Ebu Gudde Hocaefendi çok okuyan bir zat idi. Halep'te iken cilt kitabı büyük bir titizlikle tetkik etmişti. Kitapları dipnotlarına varıncaya kadar gayet dikkatle okurdu. "Müellifin sırrına nail olmak için, dipnotları dahil, kitapta bulunan her harf okunmalıdır" anlayışını taşırdı. Kitaba çok değer verir, çok kitap satın alırdı. "Âlimin hayatında kitabın yeri, cesede göre ruhun yeri gibidir" derdi.4 Uzun müddet vatanından ayrı kalması sonucu Halep'te yağmalanan büyük kütüphanesi gibi, Riyad'daki evinde de ciltlik büyük bir kütüphane kurmuştu. Osmanlı ve Türkiye hayranı olan Ebu Gudde Hocaefendi Türkiye'ye davet edildiğinde İstanbul, Konya, Edirne ve Bursa'yı, bu şehirlerde bulunan eski el yazması nadir eserleriyle ünlü kütüplaneleri ziyaret eder, önceden yaptığı hazırlık sebebiyle bu kütüphanelerden azamî istifade ederdi. Özellikle İstanbul'daki Süleymaniye, Köprülü ve Topkapı Sarayı Kütüphanesi'ndeki el yazması nadir eserleri öve öve bitiremezdi. Bu değerli hazinelerin en iyi şekilde korunması ve değerlendirilmesi gereği üzerinde dururdu. Üstad Ebu Gudde Türkiye'yi çok seviyordu. Aşırı meşguliyetine ve sağlık durumu müsait olmamasına rağmen sadece Selimiye'yi görmek için Edirne'ye gitmiş, Selimiye'ye hayran kalmıştı. Son gelişinde "Konya'yı çok sevdim. Türkiye'ye tekrar gelmek ve bu beldede ikamet emek isterim" demişti. Türkiye'deki ilim camiası da kendisini çok sevmişti. Eylül 1996'da Konya İlâhiyat Fakültesi'ndeki konferansları ve İstanbul'da İLAM İlmî araştırmalar Merkezi'da verdiği konferans unutulmayacak konferanslarındandı. 5. FAZİLET VE ZERAFET TİMSALİ İDİ Abdülfettah Ebu Gudde Hocaefendi bir edeb, zerafet, ahlâk ve fazilet abidesi idi. Güzel ahlâkı, tatlı uslûbu, nazik ifadeleri ve zarif giyinişiyle sevilen ve takdir edilen bir zat idi. Yüzünde gerçekten Peygamberimiz "Benim sözümü işiten, iyice kavrayan, ezberleyen ve bunu başkalarına tebliğ eden kimsenin yüzünü Allah nurlandırsın." 5 duasına mazhar olan bir âlimin nûraniyeti vardı. Daima mütebessim bir çehre... Sevgi ve muhabbet dolu bakışlar...Tatlı ve sevecen üslûbu... Engin müsamahası ile o bize ilim ve âlim sevgisi aşılıyordu. Üstad Ebu Gudde gayet mütevazi bir âlimdi. Konuşmalarında kendisinden sözederken "hadis talebesi" ifadesini kullanırdı. Sorulan hiçbir soruyu basit görmez, soruları nükteli özlü ifadelerle cevaplandırırdı. Bazen soruları bile tatlı kelimelerle düzeltir, "herhalde böyle demek istediniz" derdi. Konuşmaları gayet ilmî ve kitabî olduğu gibi, aynı zamanda gayet edebî ve nazik idi. Tevriye, mecaz ve kinayelerle yüklü ama gayet açık, anlaşılır ve zarif ifadeler kullanırdı. Asla usanç vermeyen, zevkle dinlenen tatlı bir üslûbu vardı. Şiir ve edebiyat alanındaki derin malûmatı konuşmalarına yansıyordu. Giyim kuşamından konuşmalarına, muamelelerinden mektuplarına varıncaya kadar her şeyde ince bir zevk, rikkat ve hassasiyet sahibiydi. Son derece temiz, itinalı ve güzel giyinirdi. Nezaket ve zerafet timsali idi her haliyle... Hayatı düzenli ve programlıydı. Sabah evinden çıkarken gideceği kütüphaneler, kitapçılar, görüşeceği kişiler ve yapacağı işler not defterinde yazılı olurdu. Vaktin kıymetini takdir eder, vaktini güzel bir şekilde değerlendirirdi. Zamanın en güzel şekilde değerlendilmesi konusunda kendisine has prensipleri vardı. Yaz aylarında Türkiye'ye geldiğinde onu ya kütüphanede, ya konferansta, ya da te'lif masasında görürdünüz. Ülkemizin iklim şartlarına hayran kalmıştı. "Ben burada elhamdülillah günde 16 saat çalışma imkânı buluyorum" demişti. 6. MÜSTESNA BİR EĞİTİMCİ İDİ Abdülfettah Ebu Gudde Hocaefendi "İslâm Âlimi" olan kişinin her yönden örnek ve numûne bir şahsiyet olması, "kudve" örnek lider konumunda olması gerektiğini ifade ederdi. Kendisi de gerçekten ilim erbâbı ve talebeleri için güzel bir örnek, mükemmel bir eğitimci idi. Talebelerini kesinlikle kırmaz, gönüllerini incitici ifadeler kullanmazdı. Üstad Ebu Gudde, öğretim kadar eğitiminde önemli olduğu konusu üzerinde çok durur, "Hoca talebelerine Emanet, Takva, Sabır, Uyanıklık, Dikkat, Metânet ve Ciddiyet dersi vermelidir" derdi.6 Onunla birlikte olduğunuzda ilme, âlimlere, kitaba olan sevginiz, araştırma ve inceleme arzunuz artardı. O'nu dinlerken ilim talebesi olmanın değerini anlar, üzerinizdeki ilmî mes'uliyetin ağırlığını idrak ederdiniz. Ebu Gudde Hocaefendi talebelere çok değer verirdi. Özellikle hocası Muhammed Zahid El Kevserî'nin ülkesinden geldikleri için Türkiye'li talebeler onun nazarında çok değerliydi. Cuma sabahları Mekke'de tahsil gören Türkiye'li talebeler olarak yaptığımız "Mişkâtü'l-Mesabîh" hadis dersine kendisini davet ettiğimizde davetimizi memnuniyetle kabul etmiş, derslerimizi defalarca şereflendirmiş, hadis şerhi ve hadis ilimleri konusunda bizleri aydınlatmıştı. Üstad Ebu Gudde, değerli talebesi Muhammed Avvame'nin cerh ve ta'dîl âlimleri için gerekli gördüğü "ihlaslı, insaflı, dikkatli, teennîli, geniş tetebbu sahibi ve araştırmacı olmak" 7 vasıflarını hakkıyla taşıyan tenkid ehli, muhakkik ve müdekkik bir muhaddis idi. Görüşleri ılımlı, ifadeleri mutedil bir âlimdi. Sivri ve şazz fikirlerden kaçınırdı. Hanefî idi; Hanefi mezhebi âlimlerini rahmet, takdir ve muhabbetle anardı, ancak mutaasıp değildi. Fıkhi konularda delilleri titizlikle inceler, zaman zaman tercihler yapardı. Fıkhî meseleleri delilleriyle değerlendirirdi. Delilsiz, isnadsız, kaynaksız bir şey konuşmazdı. Katı tutum sahibi değildi. Ama katı tutumlu "mütesellif"lerin selefî olmadığı halde selefîlik iddia eden bazı kişilerin kıskançlıkları sebebiyle olsa gerek, boy hedefi idi. Zaman zaman "Allahım!.. Hem rıza hem de gadap halinde iken itidalli olmayı bizlere ihsan eyle." 8 diye dua ederdi. 7. ÇİLEKEŞ BİR DÂVÂ ADAMI İDİ Abdülefettah Ebu Gudde Hocaefendi mükemmel bir âlim oluşu yanında çilekeş, cefâkar ve fedâkar bir dâvâ adamı idi. Hayatı davet, cihad, mücadele, aksiyon ve hareketle dolu idi. Konuşmaları canlı ve dinamik idi. Selef Âlimleri, İslam Davası ve İslâm Gençliği konuları en çok üzerinde durduğu konulardı. Suriye Parlamentosu'nda bir müddet milletvekili olarak bulunmuş, cesaretli tavırları, korkusuz konuşmaları, açık sözlülüğü, ufkunun genişliği ve isabetli görüşleriyle tanınmıştı. İslâm dâvâsına ihlasla bağlılığı sebebiyle Baasçılar taarfından bir çok ilim, fikir ve dâvâ adamıyla birlikte hapsedilmiş, Tedmür Hapishanesi'nde bir yıl tutuklu kalmıştı. Hayatının büyük bir bölümünü 30 yılını gurbet diyarında devamlı Suriye mercîleri tarafından takibat altında tutulma tedirginliği içerisinde geçirmiş, bir müddet Suriye Müslüman kardeşler Teşkilatı'nın İrşad Başkanlığı'nı üstlenmişti. O Hasan el-Benna ideâlinin ihlaslı bir neferiydi. Bütün bu çile ve sıkıntı dolu zor şartlar altında bile İslâm dâvâsına hizmeti canla başla yürütmüş, ilim adamlığı yanısıra fikir, dâvâ ve aksiyon adamı olarak yılmadan ve usanmadan çalışmıştı. Üstad Ebu Gudde ilmî tarafsızlığa özen gösteren, objektif ve tutarlı ifadelerle daima gerçekleri söyleyip yazan başarılı bir akademisyen, gerçek bir ilim adamı idi. Ama kendisini sadece kitaplara veren, sadece kitaba gömülen, çevresinden ve içinde bulunduğu toplumdan habersiz yaşayan biri değildi. O dünyadaki islâmî cemaatlerle, islâmî hareketlerle, islâmî çalışmalarla yakından ilgilenirdi. Türkiye'ye geldiğinde mutlaka Mahmud Sami Ramazanoğlu, Mehmed Zahid Kotku, Musa Topbaş gibi değerli zatları ziyaret ederdi. Türkiye müslümanlarının son otuz yılda yeniden İslâm davasına sahip çıkmalarını takdirle karşılıyor, Türkiye'deki islâmî, ilmî, kültürel, siyasî ve sosyal çalışmaları gönülden destekliyordu. Ebu Gudde Hocaefendi islâmî cemaatlerin birbirlerini tamamlamaları gereği üzerinde durur, cemaatler, cemiyetler, meşrepler ve gruplar arasında yapıcı ve birleştirici görüşleri nakleder, yıkıcı ve ihtilafı körükleyici görüşlere asla itibar etmezdi. Üstad Ebu Gudde, şuurlu müslümanların İslâm Dâvâsını tebliğ etme ve yaşama noktasında mutlaka sistemli, disiplinli, intizamlı ve düzenli çalışmalarını tavsiye ederdi. Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi'nin "Düzenli olan batıl, düzensiz olan hakka galip gelir" 9 ifadesini sık sık tekrar eder, müslümanların savundukları gerçeklerin müesseseleşmesi, hayata geçirilmesi ve yeniden cihan çapında başarıların kazanılması için canla başla çalışmaları gerektiğini anlatırdı. İlmi, irfanı, ihlası, takvası, ahlâkı, fazileti ve eserleriyle İslam Âlimleri kervanında mümtaz bir yeri olan Üstad Ebu Gudde'den ilim erbabı ve irfan aşıkları azami derecede istifade edecekler; her eseri birbirinden güzel, hemen hepsi tavsiye edilen yetmiş küsür esere te'lîf ya da tahkîk imzası atmış olan Ebu Gudde Hocaefendi hayatında olduğu gibi vefatından sonra da rahmetle, takdirle ve hayırla anılacak, amel defteri Allah'ın izniyle kapanmayacaktır. Rabbim rahmete nail eylesin... Makamını Cennet eylesin... Dipnotlar 1. Hadis Hasen'dir. İbn Hıbbân ve Hâkim'e göre sahihtir. bkz. Ebu Davûd İlîm 1 hadis no. 3641, Tirmizî; İlim 19 hadis İbn Mâce Mukaddime 17 hadis 2. Safahat min Sabri'l-Ulema, Beyrut 1994, sayfa 12 3. el-Müctema' Kuveyt, sayı 1240 sayfa 48 4. Safahat min Sabri'l-Ulema, sayfa 256 5. el-Müctema' adı geçen sayı, sayfa 47 6. Muhammed Avvame, "Takrîbü't-Tehzîb" Beyrut 1986, sayfa 32 7. "Allahüme'rzukne'l-adle fi'r-rıdâ ve'l-gadab" 8. Hadis Sahih'tir. bkz. Tirmizî ilim 7 hadis no 2658, ibn Mâce Mukaddime 18 hadis 9. "el-Hakku bilâ-nizâm, yağlibühü'l-batılü bi-nizâm"
Peygamber Efendimizin Güzel Sözleri, Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in birbirinden değerli hadislerinin bir kısmınız sayfamızda derledik. Peygamberimizin güzel sözlerini ister sosyal medya facebook, instagram, twitter hesaplarınız dan paylaşabilir isterseniz de sevdiklerinize, ailenize, arkadaşlarınıza gönderebilirsiniz. Hz. Muhammed Güzel Sözler Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez. Size, sıkı sarıldığınız sürece sapıtmayacağınız iki şey bıraktım. Allah`ın kitabı, Resulünün sünneti. Sahibinin ağzından lanet çıktığı zaman bakar, eğer yöneltildiği kimsede kendisine yol bulursa ona gider, aksi halde kendisinden çıktığı kimseye döner. Ümmetim için, nefislerine söyledikleri affedildi. Ağza ve tatbik mevkiine konmadıkça. İnsanlar eğer Ramazan ayının kıymet ve ehemmiyetini hakkıyla bilselerdi, ümmetim, bütün senenin Ramazan olmasını temenni ederdi. Bir kavme su dağıtan, onların hepsinden sonra su içecektir. Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Herhangi biriniz Cuma namazına, geleceği zaman gusletsin. / Buhari Dört şey Arş’ı Azam altındaki hazineden imal edildi. Fatiha, Ayetel Kürsi, Amenerresulihi, İnna A’teyna. İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir. Bağışını geri alan kimsenin durumu şu köpeğin durumu gibidir Yalını yer, iyice doyunca kusar. Sonra kusmuğuna tekrar dönüp onu yer. Allah’ım sen affedicisin, cömertsin, affetmeyi seversin, beni de affet. – Hadis-i Şerif, Kaynak Tirmizî, Deavât, 89 Hiçbir kimse, el emeği ve helal kazancından daha hayırlı bir yemek yememiştir. Yemeklerinizi toplu olarak yiyin; yemekleriniz bereketli olsun.” Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar. Herhangi bir kimse, bir kadınla yalnız kaldığı takdirde mutlaka onların üçüncüsü şeytandır” Hadis-i Şerif [Tirmizi, Rada’ 16] İman, yetmiş küsür derecedir. En üstünü Lâ ilâhe illallah Allah’tan başka ilah yoktur” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Hayâ da imandandır. Nice saçları dağınık, üstü-başı tozlu ve birçok kapıdan kovulmuş kimse vardır ki, şayet bir iş için yemin etseler, elbette Allah onların yeminini yerine getirir. Peygamber Efendimizin Anlamlı Sözleri Müslüman bir kimsenin, bir malda kusur olduğunu bildiği halde, müşteriye haber vermeden satması haramdır. Utanmak güzeldir ama kadınlarda olursa daha da güzel olur. Kim bir oruçluyu iftar ettirirse, kendisine onun kadar sevap yazılır. Üstelik bu sebeple oruçlunun sevabından hiçbir eksilme olmaz. Ulema, Allah’ın kulları üzerinde peygamberlerin eminleridir. Siz onlardan çekinin ve onlara taarruz etmeyin. Onlar hükümet erkanı ile ihtilal etmedikçe ve dünyaya karışmadıkça. Şaraptan uzak durun çünkü o her kötülüğün anahtarıdır. Bana yalan isnad eden, ateşten bir yatağa kendini hazırlasın. Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. / Buhari Ey ümmet, sizin için bilmedikleriniz hususunda korkmuyorum, lakin bildiklerinizi nasıl tatbik ediyorsunuz, ona dikkat edin! Allah’a duanızın kabul edileceğine kesinlikle inanmış olarak duâ edin. – Hadis-i Şerif, Kaynak Camiüssağir 316 Bir Müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o Müslüman için birer sadakadır. Kardeşinin davetine icabet et. Zira kardeşin için, sen iki durumda bulunursun. Ya o hayır üzeredir ve sen o davette hazır olmaya layıksın veya o şer üzerindedir ve sen onu ondan men eder ve hayırla emredersin. Bir insan ölünce üç kişi hariç herkesin ameli kesilir Sadaka-i cariye bırakan veya istifade edilen bir ilim bırakan veya kendine dua edecek salih evlat bırakan. Kalpler, kendilerine iyilik edenleri sevmeye meyilli olarak yaratılmışlardır. / Suyuti Benim ağzımdan yalan uydurmak, başka bir kişinin ağzından yalan uydurmaya benzemez. O halde, benim ağzımdan yalan uyduran, cehennemdeki yerine hazırlansın. Deli, cüzzamlı ve alaca hastalığı olan kimseler ile nikah yapmaktan kaçının.” Ebü’d–Derdâ radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinlediğini söylemiştir İlim öğrenmek üzere yola çıkan kimseye, Allah cennet yolunu kolaylaştırır. Sen babanın yerine hacca git. Hayrın arttıramazsan, şerrini de arttıramazsın. Peygamber Efendimizden Hayatınıza Yön Veren Sözler İnsanlar arasına girip de onların eziyetlerine sabreden mümin, insanlar arasına girmeyip onların eziyetlerine sabretmeyenden daha güçlü kuvvetlidir. Nazar ve nefes az kaldı kaderi geçecekti. Nefes ve nazardan Allah’a sığının. Din kardeşine gelen belâya sevinme; sonra Allah ona âfiyet, sana belâ verir. Bela insanın diline bağlıdır. Bir kimse bir şeyi yapmam’ dedi mi, şeytan her işini bırakıp onu yaptırana kadar uğraşır. Bir anlık tefekkür, bin yıl ibadetten hayırlıdır. Mümin sever ve sevilir, sevip sevmeyen hoş geçinmeyen ve kendisiyle geçinilmeyen insanda hayır yoktur. Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir. Cenazede çabuk olun; eğer salih biri ise kendisine iyilik etmiş olursunuz. Böyle biri değilse, belayı bir an önce sırtınızdan atmış olursunuz. Kıyamet günü insanların en çok azap görenleri, Allah’ın yarattıklarını taklit edenlerdir. Cennete ilk çağırılacak olanlar, bollukta darlıkta hep Allah’a şükür eden hamdçılardır. İyilik yap ehli olana da, olmayana da, ehline isabet ederse yerini bulur. Etmez ise ehli sen olursun. Halka teşekkürde bulunmayan Allah’a şükretmez. Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. Hadis-i Şerif; Tirmizî, İlm, 14. Hiçbiriniz kendisi için istediğini mümin kardeşi için istemedikçe gerçek iman etmiş olamaz. Muhakkak ki kulak, göz, kalp, bunların her biri kendi fiillerinden mesul tutulacaklardır. Hiçbir nefis sahibi canlı yoktur ki, üzerinden yüz yıl geçsin. Hiçbiriniz, yanında mahremi bulunmayan bir kadınla baş başa kalmasın. Hadis-i Şerif Peygamberimizden Anlamlı Hadisler Birisi bir söz söyledi ve sonra önüne-ardına-sağına-soluna baktı mı o söz sırdır. Allah’ım dalalete sapıklığa düşmekten veya başkalarını dalalete düşürmekten, hataya düşmekten veya başkasını hataya düşürmekten, zulmetmekten veya zulme uğramaktan, cahillik etmekten veya cahillikle karşılaşmaktan, sana sığınırım ” Her kim ölümünden sonra kırk hadis bırakırsa o kişi cennette benim arkadaşımdır. Yumuşak huyluluğa dört elle sarıl. Sertlikten ve hayasızlıktan uzak dur. – Hadis-i Şerif, Buhari, Edeb38 Başkasının kusurlarını anlatmak istediğinde hemen kendi kusurlarını hatırla. – Hadis-i Şerif Geceleyin horozların ötüşünü işittiğiniz zaman, Allah’ın ihsanından isteyiniz çünkü bunlar bir melek görmüşlerdir. Geceleyin eşeklerin anırmasını işittiğiniz zaman da, Şeytan’ın kötülüğünden Allah’a sığınınız çünkü onlar bir şeytan görmüşlerdir. Her kim borçlu fakire mühlet verir, yahut borcundan indirirse Allahu Teala da onun Arşının gölgelerinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde arşının gölgesi altında dinlendirir. Ölüm bir köprüdür, dostu dosta kavuşturur. İman edip hayırlı işler yapanların son duaları; Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun’ cümlesidir. Kabe-i Şerif yıkılarak taşları denize atıldığı vakit, işte o zamanda korkunç alametler olur. Mizana ilk konacak amel güzel ahlak ve cömertliktir. Herhangi bir kişi geri vermemek niyetiyle bir borç alırsa kıyamet gününde hırsız olarak Allah’ın huzuruna çıkar. [Hadis-i Şerif / İbn-i Mace Kim bir hayırlı işi yapmaya yönelirse, onu yapan kadar mükâfat alır. Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez. Allah’ın cezalarından birini tatbik etmek, Allah’ın beldelerine kırk gece yağan yağmurdan daha hayırlıdır. Size vermekte olduğu nimetlerden ötürü Allah’ı sevin, beni de Allah beni sevdiği için seviniz. İnsanların Peygamberlerden öğrene geldikleri sözlerden biri de Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür. Malınızla insanlara yardıma malınız yetmez; onları güzel huyla hoşnut etmeye gayret edin. Hadis-i Şerif;İhya C. 3 S. 115 Allahu Teâlâ, kulunu, yediğinde içtiğinde bir defa Elhamdü lillâh” demesinden dolayı cennete koyar. – Hadis-i Şerif, Kaynak Ramüzül Ehadis Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah’ın kulları, kardeş olun. Bir Müslümana, üç günden fazla din kardeşi ile dargın durması helal olmaz. Buhârî, Edeb, 57, 58. Karşılıklı ticarette ticaret yaptığın kişinin namaz kılması seni kandırmasın. Peygamber Efendimizden Kardeşlik İle İlgili Sözler Mümin kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme. İşlerini kadına bırakan bir millet asla felah bulmayacaktır. İnsanlara akılları ölçüsünde söz söyleyiniz. Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir Mazlumun duası, yolcunun duası ve babanın evladına duası. Beş şeyden önce beş şeyi ganimet bil; İhtiyarlığından önce gençliğinin, hastalığından önce sağlığının, fakirliğinden önce zenginliğinin, meşguliyetinden önce boş vaktinin, ölümünden önce hayatının… İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez. Bir Müslüman, yanında bulunmayan bir din kardeşi için dua ederse, mutlaka melek ona, aynı şeyler sana da verilsin, diye dua eder.” Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Sizin en fenanız; söz taşıyanlar, aranızı bozanlar ve insanları birbirine düşürenlerdir. Komşusu aç yatarken tok yatan bizden değildir. Cennete en yakın kılan şey Allah için tevazu ’dur. Cennetten en çok uzaklaştıran mal ve benzeri şeylerle kibirlenendir. Ben, İnsanoğlunun geride bıraktığı devirler içinden çağlar boyu seçile seçile geldim ve içinde bulunduğum çağda ortaya çıkarıldım. Bir genç, ihtiyar bir kimseye yaşı sebebiyle ikramda bulunursa, Allah yaşlılığında ona ikram edecek kimseleri mutlaka takdir eder. Ameller niyetlere göre değer kazanır. İyi bilin ki vallahi ey Medine ahalisi! Sizler, muhakkak kıyamet gününden 40 gün kadar önce burasını terk edeceksiniz. Cennet anaların ayağı altındadır. Yüzlere vurmaktan sakının, yüzlere vurmayın. Yüze ve kafaya ne surette olursa olsun vurmak caiz değildir çünkü kafa ve yüz mükerrem kılınmıştır. Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur. -Hadis-i Şerif; Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat Bilginler, Nebilerin varisleridir. Hz. Muhammed Çok Güzel Hadisleri Allah’ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah’ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. Dikkat edin, sizden biri kardeşinin verdiği hediyeyi reddetmesin. Eğer bir şey de bulursa, ona mukabelede bulunsun. Nefsin yed-i kudretinde olana yemin ederim ki, bana bir koyun kolunun ucu hediye edilse kabul ederim. Ve eğer bir kol için davet edilsem ona icabet ederim. Kim bir zengine zenginliğinden dolayı aşırı saygıda bulunursa dininin üçte biri gider. Biri diğerine ihanet etmedikçe, iki ortağın üçüncüsü ben olurum. Biri diğerine ihanet etti mi, Ben aralarından çekilirim. Sonra, şeytan gelir. Kıyamet günü herkes birbirinden davacı olur. Hatta tokuşan koyunlar bile… İnsanlar yaşadıkları gibi ölürler. Kim ki bir sünnetin ayakta durması için veya bir bid`atın yok olması için bir hadisi ümmetime ulaştırırsa o cennettedir. En büyük düşmanın, iki kaburga kemiğinin arasında olan düşmandır. Kim bir kardeşini, bir günah sebebi ile ayıplarsa, o günahı işlemedikçe o kimse ölmez. Size gereken benim sünnetimdir. Allah’a hamd ü sena ile başlamayan her mühim işin feyzi ve bereketi olmaz. İşçiye ücretini, alnının teri kurumadan veriniz. Kimin dünyada iki yüzü varsa, kıyamet günü ateşten dili olacaktır. Müminlerin iman bakımından en mükemmeli, huyu en iyi olanıdır. Hayırlınız, kadınlarına karşı hayırlı olanlardır.” Hadis-i Şerif;Tirmizî, Radâ’ 11. Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin, eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin, buna da gücü yetmezse kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. İmanın tadına ermek isteyen kimse, insanları sadece Allah rızası için sevsin.” Hakikatini bilmediği bir şey üzerine mücadele eden; o hal müddetince Allah’ın gazabındadır. Sizden birinizde bir hal vesvese olduğu zaman üç defa tekbir getirsin. Zira bu hassasiyeti mümin duyar. Adem’in Allah indinde bir mevkii vardır ki, ona ibadetle erişilmez. O mevkiye erişinceye kadar, Allah ona hoşuna gitmeyen şeyleri verir. Ey hanımlar! Şeytan feryadından sakınınız. Gözden gelen yaş, Allah’tan ve merhamettendir. Elle olan ve dil ile olan şeytandadır. Hazreti Muhammed Kaderimize Yön Veren Hadisleri Kim, Allah’ın kullarının, kendisi için ayakta dikilmesine sevinirse, ateşten bir eve hazırlansın. Öğüt olarak ölüm yeter. Gam çekmeye kabir yeter. Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır. İnsanların en âcizi dua etmeyen, en cimrisi de selam vermeyendir” Allah bir kulu sevdi mi ona dünya işlerini kapar, ahiret işlerini açar. Herhangi bir Müslüman çıplak bir Müslümanı giyindirirse, Allah da ona Cennetin meyvelerini ikram eder. Herhangi bir Müslüman susuz bir Müslümanı suya kandırırsa, Allah da ona ağzı mühürlü el değmemiş Cennet meşrubatından ikramda bulunur. Bizi aldatan bizden değildir. Müslim, İman, 164. Kim inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek ihlâs ile oruç tutar ve kıyam ederse teravih namazı kılarsa annesinden doğduğu günkü gibi günahlarından temizlenir. Ne âlimlere karşı iftihar ve övünmek için ne de cahillerle münakaşa etmek için ve ne de meclislerin seçkin köşelerinde yer almak için ilim talep etmeyiniz. Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihat eden veya gündüzleri nafile oruç tutup, gecelerini nafile ibadetle geçiren kimse gibidir. Diğer Sözlerimizi de İnceleyiniz
iman yetmiş küsür derecedir hadisi arapça