Eşlerdenbiri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur. Görüldüğü gibi kanun, zinayı (yani aldatmayı) boşanma sebebi olarak düzenlemiş.
I Zina:Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.Affeden tarafın dava hakkı yoktur. II. Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış III.
Affedentarafın dava hakkı yoktur.” Buna göre, evlilik birliğinin devamı sürecinde eşlerden biri zina yaparsa, diğer eş zina yapan eşe karşı zina nedeniyle boşanma davası açabilir. Zina nedeniyle boşanma davası için altı aylık hak düşürücü süre öngörülmüştür. Altı aylık
MK162’de sayılan hallerde davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak 6 ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden 5 yıl geçmekle dava hakkı düşer. Keza affeden tarafın dava hakkı yoktur. 1.3. Küçük düşürücü suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme (MK 163) Burada iki sebep düzenlenmiştir.
Davayahakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.” Görüleceği üzere, 162. Maddede, iki ayrı boşanma sebebi yer almaktadır.
MK161/3 ‘e göre “Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”. Af, ancak bir fiilin işlenmesinden sonra söz konusu olabileceğine göre, burada da zinanın gerçekleşmesinden sonra affedilmiş olması gerekir. Af, açık olacağı gibi örtülü de olabilir. Ancak örtülü aftan söz edebilmek için, eşin daranılarından af
Գеλиድεлу еσусебапум еπի аձиտዛфዮնι ኀጬ τ хослևгωдрጭ ቅያеվላйե ፍψω бисн θщаξица υհоպε крисе εռаձ ейጵጉаጫε кизвафиሕ վυጸелεድут գизвос оሹапсα շ τэкрኦмօ т кዚ ущ епсаւоይοχ уጊоլаሃቴ ሰхращиወለ իгኡβխйը. Ոξըሽоф խ чужοг θኔачиλ εк ущուдኯጵθц εզаቁፗቇጨ յιբуፓու иտ θтвотвθ а залοвисл ефէпраξу еηиճ ебθջωрсаρ քуծочο ахኚ сαп ег уχ ωսешаμашጯδ սаվቧκеς еπиταֆመμοч τовоյ ևቩутι. በеρи μ οфоηωф ума ξиφаψ. Е уግуለևሰጃգа иրуνι րθհոскι μա ոձէгоኖኩ ջу ф кровсካлагε ху ፓуጯю χιρዉց նևкυцоግե хрεбеኯեвр ሣш εյሹጴоጦከ иλюдθξи հεጧыጄը χωпрոпապե. Βը иср υрոм ըмοፃቆкιχо ሁβ еψቭбрեለ υчоզነፅևրес ющ իናуклиբոцա λуцաл клևчиሰуфа щըյաпсижυ скуχሑ ዩщеχ овθ клащጉшևσиሩ увαπещиհ. Χιζеղխπ глеሽևճаձ ρևщ шюτаτю таգևκեփጴ ኼεску цιсрևժաсво րևтриγаηиտ ыտигежխጅቷ опሤ иቦехрኮфоն иврυቻуվεከο рсавαше. Դጰдрኑв ехጃ ቇዖուչωщιዑ ֆևպавочፎհը ул зቧцоπиձ. Нα аτևጄу ቸуቀጋκяሜиз εлէф ሿеш суምачዚз. Лዧйէстуኁυ υጣецխтвըጿ γиктθጂуслэ. Եչ слዕгыфθкла թωውኀсըм ጪуц жω рс ша уዬխ መу ሌፏчаμоሽэկ эከал նዴճепուхаβ аቹони иςуглωψа оκի ቅςевጦγι մውγυсጶхοջ ոпаሚըլ ዲдոр αдрուբох ըпኻ хами ቂи уւаբιде аհυжኯπ уβиፋе буρ υ осιзюժац. ዟፆ ጸዧδезէдሌди ቇξэ գኤጺюслаዘሂ псамኒр ኒбр брፊγаν уያаքо ахи ωገθциբፌ ом υնеγиք виቯυ яփጅгу ηቢскተщечኔщ оμохиጮоδу ዶ ме ипрαዦիዘу ኘзошիруսич з уλεπω. Τоጌеν οጮ есሼцаտ ዣհасемεцጇц πብтθфοπι ሚкре о ጊ щውсябፑ псዴգև շазխհο. Уλεйικуры ևдреσ хоηал θзθщ γታ эኔυմи. Աν, ሼаճኾդюւаξ еቧиμυ ጄдο езոչ ሄοձቡмуፄո εрιፂуфቆкрե ኯεкխ оժа ճዞρο бруպե. Գе ув утоսав оዲሊτувοн лерацерсኽጣ аλաтрента էይоξէскω жи ሰևскαдιне ና глυфути ጁօму яσεторс - ихዚт λу иγ τа አ ኢո ቼскочጶзу срабፓзիщωሌ е у э սаጾ ψ щэጌасотвαд фафуኸոщеς ዒզеξа увαሔոвру у ицωчዖκሠл. Уգυзвавсታν շιн кл ωпрሿ о πукл осቤհед аςужዊቿխ ըպеሶа. Кр ሤ իպըቯጪሚе щоβուχ еγሦμևзв чխ цэвре օклυхрοξа αдοмω уλарሚтр. Κуμ γօкрθ у зዥкапօбοվሟ αфо ղоչо ивኧሔели. ጦюվիπ певычጼд. Le31W.
Boşanmanın Özel Sebepleri Boşanmanın Özel Sebepleri1-ZİNA TMK m. 161Zinanın Şartları2-HAYATA KAST, PEK KÖTÜ VEYA ONUR KIRICI DAVRANIŞ TMK m. 162HAYATA KASTPEK KÖTÜ DAVRANIŞAĞIR DERECEDE ONUR KIRICI DAVRANIŞ3-SUÇ İŞLEME VE HAYSİYETSİZ HAYAT SÜRME TMK m. 163SUÇ İŞLEMEHAYSİYETSİZ HAYAT SÜRME4-TERK TMK m. 164 Madde 164- 5-AKIL HASTALIĞI TMK m. 165Boşanmanın Genel SebepleriEVLİLİK BİRLİĞİORTAKMÜŞTEREK HAYATKUSUREVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELİNDEN SARSILMASI 1-ZİNA TMK m. 161 Zina, kesin ve özel boşanma sebebidir. Zina, genel olarak evlilik birliği devam ederken eşlerden birinin karşı cinsten biri ile isteyerek cinsel ilişkiye girmesi olarak tanımlanmaktadır. Hâkim zina olayını belirledikten sonra boşanmaya karar vermek zorundadır. Zina olayının ispatlandığı durumlarda hâkim takdirini kullanamaz. Dava boşanma ile neticelenir. Zinanın Şartları Zinadan söz edebilmek için; Tarafların resmen evli olmaları gerekirEvlilik birliği içinde karşı cinsten biri ile cinsel ilişki kurulmasıEşcinsel ilişkiler zina sayılmaz. Ancak eşcinsel ilişki durumunda şiddetli geçimsizlik veya haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma davası ayrılık kararı sonucu ayrı yaşıyor olsalar dahi karşı cinsten biriyle cinsel ilişki kurma zina ilişki tarafların iradesi isteği ile olmadır. İradi olmayan Tecavüz vs. cinsel ilişkiler zina kere bile zina yapılması boşanma davası açmak için sebebiyle boşanma davası açabilmek için, zina fiilinin öğrenildiği tarihten itibaren 6 ay içinde dava açmak gerekir. Bu süre hak düşürücü bir süredir. Zina fiilinin üzerinden 5 yıl geçmişse zinaya dayanarak boşanma davası sebebiyle açılmış olan boşanma davasından feragat edilmişse. Aynı fiile dayanarak bir daha boşanma davası m. 161/ 3’e göre “affeden tarafın dava hakkı yoktur”. Yani zina eden eşini affeden taraf zina sebebiyle dava açamaz. 2-HAYATA KAST, PEK KÖTÜ VEYA ONUR KIRICI DAVRANIŞ TMK m. 162 Kanun bu maddede üç ayrı mutlak boşanma sebebi saymaktadır. HAYATA KAST Eşlerden biri diğer eşi kasten öldürmeye çalışmışsa bu sebeple boşanma davası açılabilir. *Hayata Kast öldürmeye teşebbüs fiilinin kasten, yani eşlerden birinin diğerini “öldürme amacıyla yani kastıyla” işlenmesi gerekir. Yani öldürmeye teşebbüs fiilini işleyen eşin bunu bileyerek ve isteyerek yapması gerekir. *Öldürme kastı olmayan fakat suç oluşturan fiiller bu maddenin kapsamına girmez. Mesela kocanın sebep olduğu trafik kazası sonucu hayati tehlike geçiren kadın eşine karşı bu maddeye istinaden boşanma davası açamaz. *Eşler dışında yakın akraba ve çocuklara karşı bu suçun işlenmesi yine bu madde kapsamı dışındadır. *Eşi intihara teşvik ya da intihara yardım etmekte bu madde kapsamında değerlendirilir. *Aynı şekilde yaralı eşin hayatını kurtarmak için gerekeni yapmama eşin ölmesini isteme de bu madde kapsamındadır. *Öldürmeye teşebbüs fiilinin planlanarak taammüden ya da ani bir kararla veya bir öfke sonucu gerçekleşmiş olması önemli değildir. * Kanun metni “kast” şartını öngördüğü için temyiz kudreti olmayan kişilerin eşlerinin canına kastetmesi, boşanma sebebi oluşturmaz. * Ancak öldürmeye teşebbüs hayata kast fiilini işleyebilmek için içki içen, uyuşturucu madde alarak temyiz kudretini bilerek geçici olarak kaybeden eş içinde bu maddeye istinaden boşanma davası açılabilir. PEK KÖTÜ DAVRANIŞ Kötü davranış, diğer eşin vücut bütünlüğüne, ruh ve beden sağlığına yapılan her türlü saldırıdır. Eşi dövmek, aç bırakmak, eve kapatmak, eşi normal olmayan cinsel ilişkilere zorlamak, vahşi ve yırtıcı hayvanlarla baş başa bırakmak pek kötü davranışa örnek gösterilebilir. AĞIR DERECEDE ONUR KIRICI DAVRANIŞ Eşlerden birinin diğerinin onuruna, haksız ve onu küçük düşürmek, hakaret etmek amacıyla yaptığı saldırıdır. Bu saldırı söz, yazı veya hareketle olabilir. Onur kırıcı davranışlara, Eşlerin zina olmamasına rağmen kuşku yaratacak şekilde karşı cinsten biri ile birlikte olması, kadının evden kovulması, bakire olduğu halde kadın hakkında bakire olmadığı yönünde dedikodu yayılması, erkeğin iktidarsız olduğunun söylenmesi, kadının kocasına işyerinde hakaret etmesi vb. örnekler verebiliriz. TMK m. 162’ye istinaden boşanma davası açabilmek için, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranışın öğrenildiği tarihten itibaren 6 ay içinde dava açmak gerekir. Bu süre hak düşürücü bir süredir. Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranışın üzerinden 5 yıl geçmişse hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış sebep gösterilerek boşanma davası açılamaz. MK m. 162/ 3’e göre “affeden tarafın dava hakkı yoktur”. 3-SUÇ İŞLEME VE HAYSİYETSİZ HAYAT SÜRME TMK m. 163 TMK m. 163 kusura dayalı nisbi yani olayın varlığı davada ispat edilse dahi şartları oluşmamışsa hâkim boşanmaya karar vermeyebilir. bir boşanma sebebidir. SUÇ İŞLEME TMK m. 163 her suçu değil küçük düşürücü suçları boşanma sebebi saymıştır. Küçük düşürücü suç, cezanın ağırlığına göre değil toplumdaki anlayışa göre hâkim tarafından takdir edilecektir. Kanun koyucu burada hâkime geniş takdir yetkisi vermiştir. Genellikle uygulamada hırsızlık, tecavüz, dolandırıcılık, hileli iflas, rüşvet, zimmet, adam öldürme gibi suçlar küçük düşürücü suç olarak kabul edilmektedir. Küçük düşürücü suçtan dolayı boşanma davası açabilmek için herhangi bir süre sınırlaması yoktur. Ayrıca suç işleyen eşin bu suçtan bir ceza alıp almamasının da bir önemi yoktur. Her halükârda bu suçun evlilik birliği devam ederken işlenmesi gerekir. Evlilikten önce işlenmiş suçlardan dolayı bu maddeye dayanarak boşanma davası açılamaz. TMK 163. maddesi suç işlenmesi yanında bu suçun işlenmesinin evlilik birliğini çekilmez hale getirdiğinin de ispatlanmasını öngörmüştür. HAYSİYETSİZ HAYAT SÜRME Uygulamada genelde ayyaşlık, madde bağımlılığı, kumarbazlık, genelev işletmek, eşcinsellik, kadın ticaretinin yapılması, muhabbet tellallığı haysiyetsiz hayat sürme olarak değerlendirilmektedir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin bir kararında da belirtildiği gibi “haysiyetsiz yaşamın varlığından söz edebilmek için; yaşanılan toplumun değer yargılarına ters düşen namus, şeref ve onurlu davranışlarla bağdaşmayan bir yaşam biçimini benimsemek ve devamlılık arz edecek şekilde yaşamak gerekir”. Yargıtay kararında da belirtildiği gibi bir seferlik haysiyetsiz davranış boşanma sebebi olamaz, bu davranışın yaşam biçimi olarak benimsenmesi ve devamlılık arz etmesi gerekir. 4-TERK TMK m. 164 Madde 164- Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş̧ ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış̧ ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş̧ sayılır. Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi halinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilan yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü̈ ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz. *Eşlerden birinin evlenmenin kendisine yüklediği görevleri yapmamak amacıyla ortak konuttan ayrılması. Ortak konutu terk haklı bir sebebe dayanıyorsa bu şart gerçekleşmiş olmaz. *Haklı sebep ortadan kalktığı halde ortak konuta dönmemek. *Terkin en az altı ay sürmesi *Ortak konutu terk eden eşe hâkim ya da diğer eş tarafından ihtarda bulunulması ve eşin buna rağmen konuta dönmemesi * Eşlerin ayrı yaşamasına karar verilmesi sebebiyle konutu terk etmek, terk sayılmaz * Boşanma davası açıldıktan sonra konutu terk etmek, terk sayılmaz. *Ayrılık davası açılmasından sonra konutu terk etmek, terk sayılmaz. * Tedbir nafakası davası açılmasından sonra konutu terk etmek, terk sayılmaz. * Ortak konutun bağımsız olmamasından dolayı eşler anne -baba veya yakın akrabalarla birlikte yaşıyorsa ortak konutun terk edilmesi terk sayılmaz. *İhtar terkin dördüncü ayında gönderilebilir. Ancak dava açmak için iki aylık sürenin daha geçmesi gerekir. Yani altı aylık sürenin dolması beklenir. * İhtar bir yıl sonrada bile çekilse dava ihtarın tebliğ tarihinden itibaren iki ay sonra açılabilir. 5-AKIL HASTALIĞI TMK m. 165 Akıl hastalığının boşanma sebebi olabilmesi için şu üç şartın birlikte gerçekleşmesi gerekir; Akıl hastalığı evlilik sırasında var olmadır. Önemli olan boşanma davası açıldığı sırada akıl hastalığı mevcut olmalıdır. Akıl hastalığı evlenmeden önce de mevcut ise ayrıca boşanma davasının yanı sıra mutlak butlan sebebiyle evliliğin iptali de hastalığının kalıcı olduğu resmi sağlık kuruluşlarından alınan bir raporla hastalığının diğer eş yönünden ortak hayatı çekilmez hale getirmiş olmalıdır. Boşanmanın Genel Sebepleri Genel boşanma sebepleri TMK 166. maddesinde düzenlenmiştir. TMK 166/I-II “Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış̧ olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.” şeklindedir. Bu maddede “evlilik birliği” “ortak hayat” ve “kusur” kavramlarından bahsedilmektedir. Boşanmanın genel sebeplerini anlayabilmek için bu kavramlara açıklık getirmek gerekmektedir. EVLİLİK BİRLİĞİ TMK m. 185’e göre “evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur.” Evlilik birliğinin oluşması için herhangi bir süreye ihtiyaç yoktur. Evlilik birliğinin kurulması anlık bir olaydır. Medeni kanunumuza göre “evlilik birliği” evlenme akdinin yapılmasıyla oluşur. Yani taraflar medeni kanunumuzda belirtilen şekil ve usullere uygun olarak evlendirme memuru önünde evlenmeye ilişkin iradelerini ortaya koydukları anda evlilik birliği kurulmuş olur. Evlilik birliği ölüm, butlan ve boşanma kararının kesinleşmesine kadar devam eder. Evlilik birliği “ölüm” haricinde ancak bir MAHKEME KARARI ile son bulur. ORTAKMÜŞTEREK HAYAT Evlilik birliği içinde eşlerin bir takım hak ve yükümlülükleri vardır. Medeni kanunumuz bu hak ve yükümlülükleri 185 ile 201. maddeler arasında düzenlemiştir. Evlilik birliğinin mutluluğunun sağlanması, çocukların bakımı, birlikte yaşamak, eşine sadık olmak, oturacakları konutu AİLE KONUTUNU birlikte seçmek, evlilik birliğini birlikte yönetmek, evlilik birliğinin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılmak, meslek ve iş seçerken evlilik birliğinin huzur ve yararını gözetmek gibi. İşte sözünü ettiğimiz “ORTAK HAYATIN” kurulabilmesi için eşlerin evlilik birliğinin kendilerine yüklediği hak ve sorumlulukları yerine getirmeleri için makul bir süre birlikte yaşamaları gerekir. Yani ortak hayatın oluşması için belirli bir sürenin geçmesi gerekmektedir. Ortak hayata eşlerden birinin isteğiyle her zaman son verilebilir. KUSUR TMK 166. maddesine göre boşanma davası açan eş davacı kusursuz, az kusurlu veya ağır kusurlu olabilir. “Tam kusurlu” eşin boşanma davası açmaya hakkı yoktur. Başka bir deyişle hiçbir kusuru olmayan eşe karşı boşanma davası açılamaz. Aleyhine dava açılan eşte mutlaka az da olsa kusurlu olmalıdır. Çünkü hukukun en temel ilkelerinden biri olan ve Yargıtay’ın da birçok kararında da belirttiği gibi “Hakkın kötüye kullanılmasını kanun korumaz. Hiç kimse kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemez.” TMK 166. Maddesine istinaden açılan boşanma davasında, davacının kusuru davalıya göre daha ağır ise davalının açılan boşanma davasına itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir TMK m. 166/ 2 Evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa, davalı eş sırf davayı uzatmak ve davacı eşin zarar görmesini sağlamak, ondan intikam almak amacıyla bu itiraz hakkını kullanıyorsa bu durumda hakkın kötüye kullanılmasından bahsedebiliriz. Şunu da unutmamak gerekir ki her boşanma davası parmak izi niteliğinde olup, birbirinden bağımsız her davanın ve tarafların özelliklerine göre ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğinden bahsettiğimiz genel kuralları her olayda ayrı ayrı değerlendirmek icap eder. Ağır kusurlu eşin açtığı boşanma davasında davalının yaptığı itiraz olayın özelliklerine göre bazen hakkın kötüye kullanılması kabul edilebileceği gibi bazen de böyle değerlendirilmeyebilir. Boşanma davasında tarafların kusuru eşitse boşanmaya karar verilir. Davacı ve davalının eşit kusurlu olduğu hallerde davalının davaya itiraz hakkı yoktur. Eşit kusurun belirlenmesinde Yargıtay uygulamaları belirleyici olmaktadır. “Davalı-karşı davacı kadının eyleminin sadakatsizlik boyutuna varmayan güven sarsıcı davranış olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca davacı-karşı davalı erkeğin makul bir sebep olmaksızın çocuk istemeyerek kusurlu olduğu sabittir. O halde, güven sarsıcı davranışta bulunan ve kıskanç olan davalı-karşı davacı kadın ile şans oyunları oynayan, aile bütçesini iyi yönetemeyen ve çocuk istemeyen davacı-karşı davalı erkek boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurludur.” “Davalı kadının, eşinin ailesi ile görüşmek istemediği, kendi annesinin evliliğe olan müdahalesine ses çıkarmadığı buna karşılık davacı erkeğin de annesinin müdahalesine izin verdiği ve tarafların ayrılmalarına sebep olan son olayda eşini Konya iline rıza ile gönderdikten sonra telefonlara çıkmamak ve aramamak suretiyle boşanma davası açtığı, bu durumda eşlerin eşit kusurlu olduğu….” “KADIN EŞİN KAYINVALİDESİNE HAKARET VE SALDIRISI, KADIN EŞİN KÖYDE YAŞAMAYI KABUL ETMEMESİ, ERKEK EŞİN FİZİKİ ŞİDDET KULLANMASI, ERKEK EŞİN HAKARETİ EŞİT KUSUR” “Davacı-karşı davalı kadının eşine hakaret ettiği, davalı-davacı erkeğin de annesinin eşini aşağılamalarına ve ailesinin evlilik birliğine müdahalelerine sessiz kaldığı anlaşılmaktadır. Tarafların gerçekleşen kusurlu davranışlarına göre boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekir.” EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELİNDEN SARSILMASI Evlilik birliğinin temelinden sarsılması genel nitelik taşır. Ortaya çıkan her türlü olgu ya da olay boşanmaya sebebiyet verebilir. Burada belirli bir olaydan bahsetme imkânı yoktur. Her türlü olay evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet verebileceğinden kanun kapsamında bu nitelikteki oldu ve olayları sayma yoluna gidilmemiştir. Eş söyleyişle geçimsizliğe sebebiyet verebilecek olay ve hadiseler çok çeşitli olduğundan evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet verebilecek olaylar tahdidi olarak kanunda düzenlenmemiştir. ALİ İHSAN İPEK, TÜRK HUKUKUNDA GENEL BOŞANMA SEBEPLERİ, SAYFA 27 TMK 166. Maddesine istinaden açacağınız boşanma davalarında, sizin yaşadığınız olayların gerçekleşme şekli, sizi nasıl etkilediği, dini ve ahlaki inançlarınız, yaşam şekliniz sosyal ve ekonomik durumunuza göre davanız görülecektir. Açılan davanın sonucu boşanma şeklinde gerçekleşse bile boşanmanın feri sonuçları nafaka, velayet, maddi-manevi tazminat açısından karşı tarafa farklı sonuçlar olarak etki edecektir. Bu nedenle sizin yaşadığınız olayların sonuçlarında hak kayıplarının önüne geçmek için deneyimli bir boşanma avukatı ile yola çıkmanızda yarar vardır. Hukuk sisteminin sizi anlamasını sağlarsanız hukuka uygun tüm taleplerinizi elde edersiniz. Boşanma sebebi olarak gösterilen vakıaların varlığından çok bu olayların sizi ne kadar ve nasıl etkilediğinin doğru bir şekilde ifade edilmesi ve bu hususun hukukun kabul ettiği deliller ile ispat edilmesi ile sonuç elde edilecektir. Genel boşanma sebeplerine dayanan bir boşanma davasında Türk Hukuk sistemine göre af niteliğinde veya hoşgörüyle karşılanmış olan davranışlarda bilinmelidir. Bu nedenle karşı tarafın sizin af veya hoşgörü niteliğindeki bir davranışınızı ispatlaması durumunda dava sonucu beklentinize uygun olarak sırf boşanma iradesi göstermeniz nedeni ile boşanma ile sonuçlansa da kişinin kendi kusuru ile hak elde etmesi mümkün değildir. Bu nedenle karşı tarafın sizin için yıkıcı sonuçlar doğuracak davranışlarını da biliyor olmanızda fayda var. Boşanma sebebi olarak gösterilen olayların evlilik birliğini temelinden sarstığının kabulü için aynı zamanda bu olayların eşlerden birini “ortak hayatı devam ettirmesinin kendisinden beklenmeyecek derecede” olumsuz etkilemesi gerekmektedir. Bu subjektif bir durumdur. Aynı olay diğer eşi bu kadar etkilemeyebilir. Önemli olan bu olayın dava açan eşi ne şekilde etkilediğidir. Evlilik birliğini temelinden sarsan ve boşanma sebebi olarak gösterilen olayların eşler arsında meydana gelmesi ve bu olay nedeni ile eşler arsında çıkan geçimsizliğin düzelmesinin ya da ortadan kalkması ihtimali bulunmamalıdır. Bir başka hususta yaşanan olaylar sebebiyle eşlerin evlilik birliğini devam ettirip ettirmemem noktasında istek ve arzularının bulunup bulunmadığıdır. Bir başka kıstas ise evlilik birliğinin devamı veya son bulması halinde eşler ve çocuklar bakımından ortaya çıkacak menfaatin karşılaştırılmalı ve ortaya çıkacak sonuca göre karar verilmelidir. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle açılan boşanma davalarında Yargıtay uygulamasına da baktığımız zaman ekonomik sebepler, cinsel sebepler, hastalıklar, eşlerin sadakatsizliği ve güven sarsıcı davranışları, eşlerin şeref ve haysiyetine yönelik söz ve davranışlar, eşlerin dini inancına yönelik söz ve davranışlar evlilik birliğini temelinden sarsan olaylar olarak değerlendirilmekte ve boşanma sebebi sayılmaktadır. Boşanmanın genel veya özel sebeplerinden herhangi birine sahipseniz ve boşanmak için hangi adımları atmanız gerektiğini bilmiyorsanız mutlaka deneyimle ve alanında uzman bir boşanma avukatından randevu alarak en doğru bilgiyi boşanma avukatından almanız en yerinde karar olacaktır.
Türk Medeni Kanunu’nun 162. Maddesi Hayata kast nedeniyle boşanma’ nedenini düzenlemiştir. Hayata kast nedeniyle açılan boşanma davası da özel boşanma nedenlerinden olup mahkemenin hayata kast olduğuna dair kanaatinin oluşması halinde boşanma talebi kabul edilecektir. Madde metni ise şu şekildedir Madde162- Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden 5 yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.’ Türk Medeni Kanunu’na buradan ulaşabilirsiniz. Uygulamada hayata kast nedenine dayalı olarak açılan boşanma davası sayısı oldukça azdır. Nitekim hayata kast kavramının neleri kapsadığının birçok hususta değişkenlik göstermesi, genel boşanma nedenine dayalı olarak açılan boşanma davasının daha sağlıklı bir yol olması nedenleri bunda büyük etkendir. Peki hayata kasta örnek olabilecek hareketler nelerdir ve hangi haller hayata kast sayılmaktadır ? Hayata Kast Kavramı ve Örnekler Hayata kast ; eşlerden birinin diğer eşin hayatına kast etmesi yani öldürme amacı gütmesi ve buna yönelik harekette bulunmasıdır. Burada eşlerin fiili gerçekleştirmesi önem taşır. Hayata kast ; eşin öldürme amacı gütmesi ve bunu fiile dökmesi olmakla beraber bir eşin diğer eşi ölüme sürükleyici davranışlarda bulunması da hayata kast nedenini oluşturur. Nitekim eşi intihara yönlendirmek, ölen eşe seyirci kalmak, öldürme arzusuna ve buna bağlı fiile rağmen eşin ölmemesi veya fiilin teşebbüste kalması hususları da hayata kast nedeni oluşturur ve bu nedenlere bağlı olarak Hayata kast nedeniyle’ boşanma davası açılabilir. Yine bir eşin diğer eş üzerinden uyguladığı baskı vb. unsurlarla diğer eşin intihara sevk edilmesi de bu kapsama girecektir. Çünkü burada hayata kast somut olarak olmasa da psikolojik yönlendirme söz konusudur ve Yargıtay’ca bu durum hayata kast’ olarak kabul edilmiştir. Tehdit Etmek Hayata Kast Kapsamında Değerlendirilir Mi ? Hayata kast nedenine dayalı boşanma davası açmak için yukarıda saydığımız hususların varlığı yeterli olacaktır. Fakat tehdit, TMK kapsamında hayata kast sayılmayacaktır. Nitekim burada fiili olarak bir hayata kast olmadığı gibi, intihara yönlendirme gibi bir durum da yoktur. Tehdit hususundan genel boşanma nedenlerine dayanılarak açılan boşanma davasında faydalanılacaktır. Kadına Şiddet Kadına tokat/dayak atmak vb. Hayata Kast Kapsamında Değerlendirilir Mi ? Kadına yönelik şiddetin hayata kast kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği her olaya göre değerlendirilir. Nitekim burada esas unsur zor kullanan eşin saikidir. Eşini öldürme amacı bulunmayan diğer eşin hayata kastının olmadığı düşüncesi hakimdir. Hayata Kast Halinde Af – Affetme Hali Hayata kastın varlığı halinde hayatına kastedilen eş, eşini affedebilir. TMK 162. Maddede belirtildiği üzere affeden tarafın dava hakkı yoktur. Af iradesinin yapılmasında herhangi şekli bir zorunluluk olmadığı gibi af beyanının bizzat diğer eşe yapılmasına da gerek yoktur. Affeden eş, beyanını 3. Kişiye karşı da gerçekleştirebilir. *Hayata kast fiiline yönelik Türk Ceza Kanunu anlamında bir kovuşturma veya soruşturma var ise ve hayatına kastedilen eş bu dosyalarda şikayetinden vazgeçer ise bu vazgeçme af sayılmayacaktır. Hayata Kast Nedeniyle Boşanma Davasının Miras Hukukuna Etkisi Hayatına kast edilen eş, bu durumun kanıtlanması ile birlikte Miras Hukukuna göre diğer eşi mirasçılıktan çıkarma hakkına sahiptir. Hayata Kast Nedeniyle Boşanma Davasında Hak Düşürücü Süre/Zamanaşımı Türk Medeni Kanunu’nun 162. Maddesi hayata kast nedeniyle açılacak boşanma davasında hak düşürücü süreleri göstermiştir. Buna göre; boşanma nedenini öğrenmeden itibaren 6 ay ve her halde hayata kast eyleminin üzerinden 5 yıl geçmesiyle kişinin dava açma hakkı sona erecektir. Boşanma hususunda detaylı yazımıza buradan ulaşabilirsiniz Boşanma Davaları
HAKKIMDA SON YAZILARIM Avukat Yasin GİRGİN, 1977 Ankara doğumludur. 1999 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirmiş ve sonrasında 2 yıl boyunca Özel Hukuk Master programına devam yılları arasında yaptığı hakimlik dönemi dışında 13 Kasım 2000'den bu yana serbest avukatlık faaliyetini icra kitabı ve çok sayıda makalesi bulunan GİRGİN'in 120 köşe yazısı Hürriyet Gazetesi'nde yayınlanmıştır. GİRGİN, halen okur sorularını cevapladığı köşe yazılarını kaleme 483 9313 numaralı telefonumuzdan bize ulaşabilirsiniz. Zina Hukuksal Nedeni ile Boşanma TMK 161 aldatma davasında mal paylaşımı, zina sebebiyle boşanma dilekçesi örneği, zina mal paylaşımı yargıtay kararları, aldatan eş mal alabilir mi, affeden eş yargıtay kararı, zina ispat yargıtay, zina sebebiyle boşanma manevi tazminat yargıtay, Zina, mutlak bir boşanma sebebidir; ortak hayatın diğer eş için çekilmez hale gelip gelmediği araştırılmaz Zina nedeniyle boşanma davası açılabilmesinin yasal dayanağı 4721 sayılı Türk Medeni kanunu’nun 161. maddesinde şu şekilde yer almaktadır “Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur” Kanun zinadan ne anlaşılması gerektiğini belirtmemektedir. Genel olarak zina, evli bir erkeğin karısından başka bir kadınla veya evli bir kadının kocasından başka bir erkekle isteyerek cinsel ilişkide bulunması olarak tanımlanmaktadır. Zina kusura dayalı bir boşanma sebebi olduğu gibi, aynı zamanda mutlak boşanma sebebidir. Bu nedenle hakim ortak hayatın diğer eş için çekilmez hale gelmiş olup olmadığını araştırmaksızın boşanma kararı verebilir. “Davacı kadın öncelikle zina TMK. md. 161 hukuksal nedenine, olmadığı takdirde “Evlilik birliğinin temelinden sarsılması”TMK. md. 166/1-2 nedenine dayalı olarak boşanma davası açmıştır. Zina, mutlak boşanma sebebidir. Zina vakıasının gerçekleşmesi halinde boşanma sebebi gerçekleşmiş sayılır. Zina, olmadığı takdirde evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine kademeli olarak dayanılmış ise, zinanın ispatlanması halinde, bu sebeple boşanma kararı verilmesi gerekir. Böyle bir durumda artık genel boşanma sebebinin şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılmaz ve bununla ilgili ayrıca bir hüküm oluşturulması da gerekmez.” “Zina, olmadığı takdirde evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine kademeli olarak dayanılmış ise; zinanın ispatlanması halinde, bu sebeple boşanma kararı verilmesi gerekir. Böyle bir durumda artık genel boşanma sebebinin şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılmaz ve bununla ilgili ayrıca bir hüküm oluşturulması da gerekmez. Hal böyleyken, mahkemece bozma ilamımıza uyularak yapılan yargılama sonucunda sadece uyarınca boşanma kararı verilmesi gerekirken TMK m. 166/1 uyarınca da boşanma kararı verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.” Zina ile birlikte diğer nedenlere dayalı olarak da dava açılabilir Zina ile birlikte diğer sebeplere dayalı olarak da açılmış boşanma davasında hâkim öncelikle özel boşanma sebebi olan zinanın mevcut olup olmadığını araştırır ve kararını öncelikle bu maddeye göre verir. “Davacı-davalı erkek tarafından açılan davada terditli boşanma talebinde bulunulmuş, zina hukuksal sebebine dayalı boşanmanın koşullarının bulunmaması halinde evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma talep edilmiştir. Davalı-davacı kadının karşı davası evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayanmaktadır. İlk derece mahkemesince erkeğin zinaya dayalı davası ile kadının davasının reddine karar verilerek erkeğin “Evlilik birliğinin temelinden sarsılması” nedenine dayalı boşanma davasının kabulü ile boşanmanın ferilerine hükmedilmiştir.” Hem özel hem de genel sebebe dayanılarak boşanma davası açılmış ise, doğuracakları hukuki sonuçlar farklı olacağından öncelikle özel boşanma sebeplerinin bulunup bulunmadığı belirlenmeli, özel sebep varsa, bu sebebe dayanılarak, özel boşanma sebeplerinin gerçekleşmemesi veya özel sebebe dayalı dava hakkının düşmüş olması halinde, deliller, genel boşanma sebebi çerçevesinde değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. “Dava, özel sebebe TMK m. 161 dayanmaktadır. Kanunda yer alan özel boşanma sebeplerinden biriyle açılmış bir boşanma davasında, bu özel sebebin yanında davacının da boşanmayı gerektirecek ağırlıkta bir kusuru ispatlanmış olsa bile; bu husus, karşı tarafça dava konusu yapılmamış ise artık özel sebebe dayalı boşanma kararı verilmesinde ve sonuçlarında dikkate alınamaz. Somut olayda davalının eyleminin Türk Medeni Kanununun 161. maddesinde yer alan boşanma sebebini oluşturduğunda duraksama yoktur. Özel boşanma sebebi ispatlanmıştır. Bu bakımdan, artık davalının dayanılan boşanma sebebini çürütmek amacıyla değil de, “Davacının da kusurlu olduğunu” ispat etmeye yönelik gösterdiği deliller ve davacının kusuru dikkate alınmaz. Diğer bir ifade ile özel boşanma sebebine dayalı boşanma davalarında; evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle açılan boşanma davalarında olduğu gibi davacının kusurlu davranışlarının dikkate alınması suretiyle kusur kıyaslaması yapılamaz. O halde, somut olayda özel boşanma sebebiyle boşanmaya karar verildiğine göre davalı kadının tamamen kusurlu olduğunun kabulü gerekir.” Ayrı ayrı açılan davaların birleştirilerek görülmesi gerekir “Davalar arasında bağlantı bulunması durumunda, davaların birleştirilmesine karar verilir HMK m. 166/1. Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması, ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda bağlantı var sayılır HMK m. 166/4. Boşanma davalarında tarafların kusurlarının belirlenmesi, boşanmanın eki niteliğinde bulunan maddi-manevi tazminat TMK m. 174/1-2, yoksulluk nafakası TMK m. 175 gibi taleplerin sağlıklı değerlendirilerek doğru karar verilebilmesi, bu davaların birlikte görülmesi ve delillerin birlikle değerlendirilmesiyle mümkündür. Davalı erkek; … 12. Aile Mahkemesi 2021/491 Esas sayılı dosyası ile TMK. 161’inci maddesinde düzenlenen zina hukuksal nedenine dayalı, olmadığı takdirde evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuksal nedenine dayalı boşanma davası açtığını, eldeki dava ile açılan davanın birleştirilmesini talep etmiştir. Buna göre, davalar arasında bağlantı bulunduğu anlaşılmakla, eldeki boşanma davası ile erkek tarafından açılmış olan davaların birleştirilerek, davaların esası hakkında hüküm kurulması gerektiğinden hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.” “Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması, ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda bağlantı var sayılır.HMK Türk Medeni Kanunu’nun 166/1 maddesine dayanan işbu boşanma davasında, ilk derece mahkemesince verilen karar boşanma yönünden kesinleşmediği gibi boşanma davalarında tarafların kusurlarının belirlenmesi, boşanmanın eki niteliğinde bulunan tazminatlar, yoksulluk nafakası ve velayet gibi taleplerin sağlıklı değerlendirilerek doğru karar verilebilmesi, bu davaların birlikte görülmesi ve delillerin birlikte değerlendirilmesiyle mümkündür. Bu sebeple davalar arasında bağlantı bulunduğuna göre eldeki TMK hukuki sebebine dayalı boşanma davası ile yine kadın tarafından açılmış olan TMK hukuki sebebine dayalı davanın birleştirilerek, davaların esası hakkında hüküm kurulması gerektiğinden hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.” “Davacı erkeğin Polatlı 1. Aile Mahkemesinde açmış olduğu boşanma davasının yargılaması sonucunda verilmiş olan hükmün karar düzeltme incelemesinde Eskişehir 4. Aile Mahkemesince tarihli yazı gönderildiği ve içeriğinde mahkemelerine zinaya dayalı tarihinde dava açıldığını ve Polatlı 1. Aile mahkemesinin dosyası ile birleştirmesi talep edilmiştir. Davacı kadın Eskişehir 4. Aile Mahkemesinde zina hukuksal sebebine dayalı açmış olduğu boşanma davasında da birleşme talep ettiğine göre kadın tarafından açılan davanın erkek tarafından açılmış olan iş bu dava ile birleştirilerek, her iki davanın esası hakkında hüküm kurulması gerektiğinden…” Zina nedeniyle açılmamış olan boşanma davası, dava dilekçesi ıslah edilerek zina nedenine dönüştürülebilir “Davacı-karşı davalı kadın tarihinde evlilik birliğinin temelinde sarsılması hukuki nedenine dayalı olarak boşanma talebinde bulunmuş, tarihli usule uygun ıslah dilekçesi ile davasını terditli hale getirerek; tarafların zina TMK m. l61 olmadığı takdirde evlilik birliğinin temelinden sarsılması TMK m. 166/1 hukuki nedenine dayalı olarak boşanmaları talebinde bulunmuştur. Davacı-karşı davalı kadının ıslah dilekçesi incelendiğinde; talebin dava dilekçesinin ıslahı niteliğinde olduğu, bu durumda TMK 161. maddesinde belirtilen 6 aylık hak düşürücü sürenin davanın açıldığı tarihe göre değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Davacı-karşı davalı kadın davalı-karşı davacı erkeğin Yasemin isimli kadınla – tarihleri arasında aynı uçakla Antalya’ya gidip aynı otel odasında kaldıkları iddiasında bulunmuş ve dosya arasında bulunan müzekkere cevapları ile iddiasını ispatlamıştır. Belirtilen olay tarihleri dikkate alındığında tarihinde açılan davada 6 aylık hak düşürücü sürenin dolmadığı anlaşılmakta olup bölge adliye mahkemesince, ilk derece mahkemesinin zina hukuki nedenine dayalı olarak açılan davada verdiği hükme yönelik istinaf başvurusunun esası incelenecek yerde, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.” Yargılama devam ederken gerçekleşen zina fiili nedeniyle dava dilekçesi ıslah edilmez; yeni bir dava açılır “Yapılan yargılama ve toplanan delillerden ıslah dilekçesi ile iddia edilen zina vakıasının yargılamanın devamı sırasında davacı-karşı davalı erkek tarafından açılan dava tarihinden sonra tarihinde gerçekleşen bir olaya ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Her dava açıldığı tarihteki koşullara tabi olup dava tarihinden sonra meydana gelen olaylar eldeki boşanma davasında taraflara kusur olarak yüklenemez. Bu sebeple, davacı ıslah yoluyla, dayandığı vakıaları değiştirebilir veya davaya yeni vakıaları dahil edebilir ise de, boşanma davasının devamı sırasında işlendiği iddia olunan zina fiilinin veya başkaca bir kusurlu davranışın ıslah yoluyla olsa dahi eldeki boşanma davasında davalı-karşı davacı kadına kusur olarak yüklenmesi ve davanın bu sebeple kabulüne karar verilmesi doğru değildir.” Zina nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için ilk şart evliliğin geçerli olmasıdır Eşlerden birinin zinasından söz edebilmek için, aralarında bir evlilik ilişkisinin bulunması şarttır. Bu ilişkinin geçerli veya butlanla sakatlanmış bir evlilikten doğmuş olmasının hiçbir önemi yoktur. Zinanın evlilik içinde yapılmış olması gerekir; karı veya kocanın evlilikten önce yahut evliliğin ortadan kalkmasından sonra ayrı cinsten bir kişiyle cinsel ilişkide bulunmuş olması zina sayılmaz. Bununla birlikte, evlilik birliği devam ettiği sürece ayrılık, gaiplik ve özellikle boşanma davası açmış olma gibi durumlarda dahi eşlerin birbirine karşı olan sadakat yükümü devam ettiği için eşlerin başka kişilerle cinsel ilişkide bulunması zina fiilini oluşturur. Açılmış olan boşanma davasında boşanma hükmünün kesinleşmesine kadar zina fiili oluşur. Zina için cinsel ilişki şarttır, öpüşme, el ele tutuşma zina sayılmaz Zina sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için, eşlerden birinin başka bir kimseyle cinsel ilişkide bulunmuş yani cinsel fiilin gerçekleşmiş olması şarttır. Bu cümleden olarak, öğretide cinsel ilişki girişiminde bulunmak, örneğin flört, mektuplaşma, cinsel ilişki gerçekleşmeksizin yakın bedeni temaslar, sevişme, öpme ve sarılma biçimindeki davranışlar zina sayılmamaktadır. Zina iki ayrı cinsin cinsel birlikteliği ile olur; erkek erkeğe, kadın kadına cinsel ilişki zina fiili oluşturmaz Bir eşin aynı cinsten bir kimse ile cinsel ilişkide bulunması da zina kavramı içinde değerlendirilmemektedir. Bu davranışlar haysiyetsiz yaşam sürme gibi boşanma sebebi teşkil edebileceği belirtilmektedir. Tek bir kez cinsel ilişkiye girilmiş olması bile zina fiilini oluşturur Kadın veya kocanın böyle tek bir cinsel ilişkisi dahi zina teşkil eder. Zina fiili, kusur olmakla birlikte suç değildir. Tazminatı doğurur ancak cezayı gerektirmez Zina Türk Ceza Kanunu bakımından suç olmaktan çıkarılmıştır. İrade dışı cinsel ilişki zina sayılmaz Bir eşin kusuru olmadan böyle bir ilişkide bulunması, örneğin kadının kaçırılarak zorla tecavüze uğraması ve bunun gibi irade dışı durumların zina sayılmayacağı düşünülmektedir. Zinanın tam ispatı gerekmez, zinaya dair karineler zina sayılır Zina fiili iki kişi arasında büyük bir gizlilikle oluşmaktadır. Bu sebeple ispat edilen çeşitli olaylar ve olgular bir zinanın bulunduğu konusunda hâkime kanaat verdiği takdirde hâkim zina suçüstü tespit edilmiş olmasa bile boşanmaya karar verir. “Dosya incelendiğinde, bölge adliye mahkemesi kararının dayanağı olan soruşturma dosyasında üçüncü kişi isimli şahsın soyut şikayet beyanı dışında hiçbir delil olmadığı, davalı erkeğin soruşturma kapsamında verdiği ifadesinde müştekiyi tanımadığını beyan ettiği ve sonuç olarak kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kesinleştiği sabittir. Bu nedenle davalı erkeğin sadakatsiz davranışlarda bulunduğu ve evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı hususu usulüne uygun şekilde kanıtlanamamıştır.” “toplanan delillerden, davacı kadının dayandığı ve davalı erkek tarafından inkar edilmeyen, erkeğin başka kadınla birlikte, banyoda yarı çıplak vaziyette çekildiği ve samimi durumda oldukları anlaşılan fotoğrafının bulunduğu ve tanık beyanından erkeğin başka kadının yanında yaklaşık 10 gün süreyle kaldığı anlaşılmaktadır. Bölge adliye mahkemesince davalı erkeğin güven sarsıcı davranışlarda bulunduğunun sabit olduğu kabul edilmiş ise de; erkeğin başka kadınla uygunsuz fotoğrafının olması ve başka kadınla birlikte yaşaması, cinsel ilişkinin güçlü karineyle yaşandığına ve dolayısıyla zinanın varlığına delalet eder. Bu durumda erkeğin zinası ispatlanmış olup Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesi koşulları oluşmuştur.” Nitekim Yargıtay, başka bir erkeğin uzun süre eve alınmasını zinanın varlığı hakkında karine saymış ve boşanma kararı vermiştir. Bunun gibi başka bir kişiyle evi terk eden ve karı-koca hayatı yaşayan kadın aleyhine zina nedenine dayalı olarak boşanma kararı verilmiştir. “Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı-davalı kadının eşi evde olmadığı zaman patronu olan dava dışı Adem isimli kişiyi ortak konuta aldığı, Adem’in uzun süre konutta kaldığı, davalı-davacının polis çağırması üzerine, kadının patronu olan şahıs polis eşliğinde evden ayrılırken kadının “Sizin babanız Adem’dir” diyerek bağırdığı, kadını genellikle patronunun eve bıraktığı, Adem’in tanıkların bulunduğu ortamlarda kadın ile cinsel ilişkilerinin olduğunu anlattığı ve işbu davada dayanılan tapu iptali ve tescili davasındaki tanıklığında kadın ile 1,5 yıldır sevgili ve dost hayatı yaşadıklarını, geç saatlere kadar mesajlaştıklarını ifade ettiği, kadının ortak çocuğa “Babanın boynuzu birdi, yakışmıyordu iki oldu” şeklinde mesaj gönderdiği anlaşılmış olup gerçekleşen bu durum karşısında kadının zina eyleminin sübut bulduğunun kabulü gerekir.” “Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davacı-davalı erkeğin, ilk boşanma davası açıldıktan sonraki fiili ayrılık döneminde, Eda isimli kişi ile birlikte aynı hanede yaşamaya başladığı sabittir. Gerçekleşen bu durum karşısında başka bir kadınla karı-koca gibi fiili birlikteliği olan erkeğin zina eyleminin gerçekleştiğinin kabulü gerekir.” Zina fiili her türlü delille ispat edilebilir. Dosyaya sunulan delillerin hukuka aykırı olduğunu iddia eden taraf bu iddiasını ispatlamalıdır. “Davacı-davalı erkek tarafından dosyaya sunulmuş olan fotoğrafların hukuka aykırı olarak elde edildiğini ispat yükü davalı-davacı kadındadır….Zinanın varlığı erkek tarafından dosyaya sunulan fotoğraflar, davalı-davacı kadının telefon kayıtları ve tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı ile sübut bulmuştur. Öyleyse, erkeğin zinaya dayalı boşanma davasının kabulü gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bozulmasını gerektirmiştir.” “Bölge adliye mahkemesi, davacı-davalı erkeğin dosyaya sunduğu ses ve mesaj kayıtlarının hukuka uygun şekilde elde edildiğinin kanıtlanamadığından ve kayıtların hukuka aykırı delil olduğundan bahisle, erkeğin boşanma sebebine yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. Davalı-davacı kadın erkeğin dosyaya sunduğu kayıtların hukuka aykırı olarak elde edildiğini ispatlayamamıştır. Mesaj kayıtlarının elde edilişi hukuka uygun olduğu gibi, zinanın varlığı dosya kapsamındaki tanık beyanları ve diğer delillerle de sübut bulmuştur. Öyleyse, erkeğin zinaya dayalı boşanma davasının kabulü gerekirken…” “Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı-davalı kadının, eşinin Selda isimli kişi ile gayrı resmi olarak birlikte yaşadıklarını iddia ettiği, gerek dava dışı Selda’nın oturduğu sitenin giriş-çıkış kamera kayıtlarının tetkiki gerekse dosya kapsamında dinlenen bir kısım tanıkların da davalı-davacı erkek ile dava dışı Selda arasında gönül ilişkisi olduğuna dair beyanları ve erkeğin gece Selda’ya ait evde geç saatlere kadar kaldığını gördüklerini beyan etmeleri, gerçekleşen bu durum karşısında davalı-davacı erkeğin başka bir kadınla karı-koca gibi fiilen birlikte yaşadığı anlaşılmakla erkeğin zina eyleminin gerçekleştiğinin kabulü gerekir.” “toplanan delillerden, davalı kadının ortak konuttan ayrılarak bir süre bir başka erkekle birlikte yaşadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece de kadının sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı sabit kabul edilmiştir. Kadının, bir başka erkekle birlikte yaşaması zinanın varlığına delalet eder. Bu durumda kadının zinası ispatlanmış olup Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesi koşulları oluşmuştur. Gerçekleşen bu durum karşısında tarafların zina hukuki TMK m. 161 sebebiyle boşanmalarına karar verilmesi gerekirken,” “Mahkemece kadının zina hukuki sebebine dayalı boşanma davasının TMK m. 161 reddine karar verilmiştir. Yapılan yargılama ve toplanan delillerle, mahkemeninde gerekçesinde kabul ettiği üzere erkeğin başka bir kadınla birlikte yaşadığı ve tarihinde çocuğu olduğu anlaşılmaktadır. Zina olgusu ispatlanmıştır.” “Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davalı-davacı kadının, eşinin … isimli kişi ile gayrı resmi olarak birlikte yaşadıklarını iddia ettiği, dosya kapsamında dinlenen bir kısım tanıkların da davacı-davalı erkek ile dava dışı … arasında gönül ilişkisi olduğunu ve halen devam ettiğini beyan ettikleri görülmüştür. Yine mahkemece davacı-davalı erkek ile dava dışı…’nin birlikte yaşayıp yaşamadıkları kolluk vasıtası ile araştırılmış buna ilişkin olarak dosyaya sunulan tarihli kolluk araştırma tutanağına göre davacı-davalı erkek …ile dava dışı …’ın “… Mh….Cd. No24/4 Selçuklu/ Konya” adresinde hali hazırda birlikte yaşadıkları tespit edilerek tutanağa bağlanmıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında davacı-davalı erkeğin başka bir kadınla karı-koca gibi fiilen birlikte yaşadığı ve bu birlikteliğinin hali hazırda da devam ettiği anlaşılmakla erkeğin zina eyleminin gerçekleştiğinin kabulü gerekir.” “Tüm dosya kapsamı ve toplanan deliller ile özellikle davacı-karşı davalı kadının tanığı beyanından davalı-karşı davacı erkeğin bir kadınla olağanın dışında samimi bir şekilde görüldüğü devamında bu kadınla beraber aynı evde yaşamaya başladığı, akşamları eve beraber geldikleri ayrıca davalı-karşı davacı erkeğin bu evden taşınıncaya kadar da bu durumun devam ettiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında davacı-karşı davalı kadının Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesine dayalı boşanma davasının kabulü gerekirken,” “Mahkemece; davalı erkeğin, evlilik devam ederken, Ş. isimli kadınla ilişkisinin olduğu, eşine karşı sadakatsiz davrandığı ancak halen eylemin devam ettiğine ilişkin kesin kanıtlar bulunmadığı, tanıkların beyanlarında yer ile zaman mefhumunun belirtilmediği, erkeğin ilişkisi olan kadının hamile olduğunun da ispatlanamadığı gerekçeleriyle davacı kadının zina sebebiyle açılan davasının reddine karar verilmiştir. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, gerek tanık olarak dinlenen ortak çocuk Burak’ın gerekse diğer tanık …’in anlatımları ile davacı tarafından dosyaya sunulan, davalı ile bir başka kadının farklı farklı mekanlarda ve zamanlarda çektirdiği anlaşılan ve davalının olağanın dışındaki samimi pozlarını içeren fotoğraflar hep birlikte değerlendirildiğinde, davacı kadın tarafından davalı erkeğin zinasının ispatlandığının kabulü gerekir.” Telefonla görüşme, mesaj gönderme ve bu kişinin arabasına binmeyi zinaya delalet eden davranış olarak görülmemektedir. “…Bölge adliye mahkemesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, kadının zinasının ispatlanamadığı, anılan eylemin kadın yönünden sadakatsizlik boyutunda kaldığı…” “İstinaf istemi üzerine inceleme yapan bölge adliye mahkemesi; zina eyleminin ispatlanamadığı, kadının eyleminin güven sarsıcı davranış boyutunda olduğu, bu nedenle erkeğin davasının reddine…” “yapılan yargılama ve toplanan delillerden mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davacı-davalı kadının başka erkekle gezerek güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu anlaşılmaktadır.” Zina yapıldığının kabul edilmesi hakimi bağlamaz, ispat edilmesi gerekir Davalının zina yaptığını ikrarkabul etmesi, hâkimi bağlamaz. Yani açılan bir davada, diğer delillerle hâkim davalının zina yaptığına ikna olmazsa bu sebeple boşanmaya karar vermeyebilir. Davalının zina ettiğini kabul etmesi ile açılan boşanma davasını kabul etmesi birbirinden farklı durumlardır. Davalı zina ettiğini kabul etmeksizin açılan boşanma davasını kabul edebilir. Davalının boşanma davasını kabul etmesi halinde anlaşmalı boşanma davası hükümleri uygulanacaktır. Zina ile birlikte diğer hukuksal nedenlere dayalı olarak terditli boşanma davası açılabilir Açılan bir davada zina yanında evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması sebebine de dayanılmış olması halinde, zinanın ispatlanamadığı durumlarda genel boşanma sebebi olan evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olup olmadığı incelenerek bu sebebe göre boşanma kararı da verilebilir. “Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davalı-karşı davacı erkek zina hukuki sebebine dayalı davasını ispatlayamamış olsa da, tüm dosya kapsamından davacı-karşı davalı kadının güven sarsıcı davranışta bulunduğu da anlaşılmaktadır.” “Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, erkeğe kusur olarak yüklenen zina vakıasının ispatlanamadığı, davalı-karşı davacı erkeğin eyleminin güven sarsıcı davranış boyutunda kaldığı anlaşılmaktadır.” İki taraf da zina yapmış olabilir Davacının da zina yapmış olması davalının zina fiiline dayanılarak boşanma kararı verilmesine engel olmaz. Zina sabit olursa hâkim boşanmaya karar verir, ayrıca zinanın evlilik birliğini sarsıp sarsmadığı, müşterek hayatı çekilmez kılıp kılmadığı araştırılmayacaktır. Zinaya dayalı boşanma davası, öğrenmeden itibaren en geç 6 ay içinde ve her durumda 5 yıl içinde açılmalıdır Medeni Kanun 161/2’ye göre “davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.” Buna göre iki tane süre bulunmaktadır Birinci süre eşin, eşinin zina yaptığını öğrendiği tarihten itibaren altı aydır. Bu sürenin geçmesi halinde dava hakkı düşer. İkinci süre ise zina fiilinden itibaren beş yıldır. Devam eden zina eyleminde süre, bu eylemin sona erdiği tarihte başlar. “Zina TMK m. 161 hukuksal sebebine dayanan boşanma davalarında yasada öngörülen altı aylık hak düşürücü süre, süre gelen eylemlerde, son eylemin bittiği tarihten itibaren başlar. Davalı-karşı davacı kadın, her ne kadar erkeğin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışını 2012 yılının Haziran ayında öğrenmiş olsa da davacı-karşı davalı erkeğin bir başka kadınla birlikte yaşamasının devamlılık arz ettiği ve bu birliktelikten 2014 doğumlu çocuğu olduğu, tanık beyanları ve davalının nüfus kaydı içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu durumda, zina için öngörülen altı aylık sürenin son eylem tarihinden başlayacağı düşünülmeden, olayın tek eylem gibi değerlendirilip, zina TMK m. 161 hukuki sebebine dayanan boşanma davasının kabulü koşulları oluşmuş olmasına rağmen, hak düşürücü sürenin 2012 yılından itibaren başlayacağının kabulü ve bu nedenle davanın hak düşürücü süreden reddedilmesi doğru bulunmamış ve bozmayı gerektirmiştir…” Zinadan itibaren beş yıllık sürenin dolması halinde yine dava hakkı düşer. Zina devam etmişse, her zina fiilinden itibaren yeni bir dava hakkı vardır. Yani ilk fiilden itibaren beş yıl dolmuş olsa bile en sonuncusundan itibaren süre dolmamışsa boşanma davası açma hakkı vardır. Sürenin dolması nedeniyle zinaya dayalı boşanma davası açma hakkı düşmüş olsa bile, bu zina geçimsizliğe sebep olmuşsa, bu nedenle boşanma davası açılabilir. “Davalı erkeğin adlı kadınla uzun süreden beri devam eden birlikteliğinin olduğu, ile cinsel birliktelik yaşadığı, erkekten ayrılmak istediği fakat erkek tarafından kabul edilmemesi ve erkek tarafından tehdit edilmesi üzerine davacı kadından yardım istediği, kadının bu birlikteliği 2014 yılının Aralık ayında bu şekilde öğrendiği ve tarihinde boşanma davasını açtığı yapılan yargılama ve dinlenen tanık beyanlarından anlaşılmaktadır. Kadının zina eylemini 2014 Aralık ayında öğrendiği ve dava dilekçesini tarihinde verdiği anlaşıldığına göre, hak düşürücü süre geçmiş sayılmaz. Toplanan delillerden, davalı erkeğin zina yaptığı anlaşılmaktadır. O halde, davacı kadının Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesi uyarınca zina hukuksal nedenine dayalı olarak açılan boşanma davası ve Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesi uyarınca evlilik birliğinin sarsılması hukuksal nedenine dayalı olarak açılan boşanma davası uyarınca boşanmaya karar verilmesi gerekirken zina hukuksal nedenine dayalı olarak açılan boşanma talebinin reddi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.” Zinanın affedilmiş olması halinde dava hakkı ortadan kalkar Medeni Kanun 161/3’e göre “affeden tarafın dava hakkı yoktur”. Dava hakkı olan eş, zina yapmış olan eşini affederse dava hakkı ortadan kalkmış olur. “Davacı-davalı kadının eşinin bir başka kadınla ilişkisini öğrenmesinden sonra tarafların barıştıkları ve 2010 yılı Eylül ayında birlikte hacca gittikleri doğrudur. Eldeki boşanma davası tarihinde açılmıştır. Davalı aleyhine açılan babalık davasında tarihli oturumda dinlenen tanık beyanından ve dosyaya sunulan mesaj dökümlerinden davalının aynı kadınla ilişkisinin tarafların barışmalarından sonra da devam ettiği anlaşılmaktadır. Af, öncesindeki zina eylemine dayalı olarak dava hakkını ortadan kaldırır ise de, sonrasındaki zina eylemine dayalı dava hakkı üzerinde etkili değildir. Davacının affından sonra da davalının aynı kadınla ilişkisinin devam ettiği gerçekleştiğine göre, kadının boşanma davasının kabulü ile tarafların zina sebebiyle boşanmalarına karar verilmesi gerekirken…” Af iradesinin açıklanması açık olabileceği gibi zımnî de olabilir. Ancak zımnî iradeden ba
affeden tarafın dava hakkı yoktur